Rus uzman Putin’in ziyareti öncesi Türkiye’yi yazdı; “Türkiye cezbeden gelin gibi”

Russia in Global Affairs dergisi genel yayın yönetmeni Fyudor Lukyanov, ‘Gazeta’ gazetesine Rusya-Türkiye ilişkileri ve Türkiye’nin çıkarların kesiştiği nokta haline gelişi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. Rus uzmana göre ‘Türkiye cezbeden gelin gibi’.

 

Rusya başbakanı Vladimir Putin’in 6 Ağustos’da Türkiye’ye gerçekleştireceği ziyaretin sıradan olmadığını, Ankara’nın çıkarların kesişim noktasında yer aldığına dikkat çeken uzman, “Dev siyasi oyuncular Türkiye’nin desteğini kazanmaya çalışıyor. Soğuk Savaş yıllarında ABD’nin güvenilir müttefiki olan Ankara, komünizmle mücadelede NATO’nun güney karakolu konumunda idi. Sovyetler’in dağılmasının ardından Türkiye Orta Asya ve Kafkaslar’da kendine yeni fırsatlar gördü. Ancak Türkiye 1997-98 ekonomik krizi ve sonrasında yaşanan gelişmelerden sonra ihtiraslı planın yanlış olduğunu gördü.” tespitinde bulundu.

 

1996 yılında başbakan olan Necmettin Erbakan’ın İslamcı kimliği ile öne çıktığını ve kısa sürede koltuğundan askerler tarafından uzaklaştırıldığını kaydeden Lukyanov, “Atatürk döneminden bu yana Türk askerleri laik düzenin garantörü olarak hizmet ediyor ve ülkenin siyasi toplum hayatında İslam'ın güçlenmesine sinirleniyor. Ordu geleneksel olarak ABD ile ittifaktan yana. Örneğin, Erbakan hükümetinin devrilmesi, eski Başbakan Erbakan'ın İran ve Ortodoğu ülkelerine meyilli olmasından kaynaklanıyordu.” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz yüzyılın sonlarının en büyük olayı ve mirası ise ABD'nin başladığı önemli jeopolitik proje Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattına Türkiye’nin katılımı olduğuna işaret eden uzman şu değerlendirmede bulundu: “Bu hatla Hazar petrolü Rusya'yı devre dışı bırakılarak Avrupa'ya taşınıyor. Avrasya'daki büyük jeostratejik oyunda daha ilk hamlede Türkiye önemli bir bölgesel güç haline dönüştü. 2002 yılında Ankara'da iktidara ılımlı İslam yanlısı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) geldi. Bu partinin başkanlığını ise Recep Tayyip Erdoğan yapıyor. AKP'le Türkiye uluslararası arenada kendi çıkarlarını net şekilde formüle etmeye başladı. Ankara çok ısrarla Avrupa Birliği'nin (AB) kapısını çalıyor, ülke içinde reformlar yapılıyor ve AB'den netlik isteniyor. Diğer taraftan da, Türkiye Amerika ile arasına mesafe koyuyor. Ankara, Irak'a karşı ABD'nin düzenlediği operasyona katılmayı reddetti. Çünkü Türkiye tüm komşularıyla, İran, Suriye'den Suudi Arabistan ve İsrail'e kadar tüm ülkelerle normal ilişkilerden yana.”

Moskova Ankara’yı ilgi ile izliyor

Türkiye’nin sahip olduğu jeopolitik konumun elini çok güçlü kıldığına dikkat çeken Lukyanov, Rusya dahil tüm Avrasya coğrafyasında etkin bir dış politika izlendiğine dikkat çekti. Moskova da Ankara'nın bir bağımsız etki merkezi gibi güçlenmesini büyük ilgiyle izlediğine dikkat çeken Rus uzman, “Türkiye’nin bölgesel gücü Ağustos 2009 yılında yaşanan Rus-Gürcü savaşının ardından bir kez daha arttı. Geçtiğimiz yılın sonbaharında ABD'le ile burun buruna gelen Rusya, Amerikan çizgisinden ziyade, serbest çizgiyi uygulayan oyuncuyu kendisine çekmeyi istiyordu. Türkiye'nin Ermenistan'la buzları eritme girişimi, Ankara'ya siyasi imaj meyveleri kazandırdı.” dedi.

Enerji güzergahları üzerinde rekabetin sertleştiğine dikkat çeken uzman, büyük güçlerin Ankara’ya yaklaşmalarına neden olduğunu savundu. Dışardaki açılımlara ters orantılı olarak içerde bir kısım sıkıntıların yaşandığına dikkat çeken uzman, “Ordu laik Türkiye’nin bekçiliğini yaparken, toplumun demokratikleşme çabası Erdoğan hükümetinin Avrupa yönlü çizgisinin başarısına bağlı. Ancak AB Türkiye’nin üye olmaması için elinden geleni yapıyor. Türkiye’nin Avrupa perspektifi kapanırsa, iç ve dış politikasının hangi yönde değişeceğini önceden tahmin etmek zorlaşacak.”

İkinci bir sorun ise, boru hatlarındaki yüksek ve yoğun tempolu rekabetin kontrol edilemeyen bir gerginliğe neden olabileceği uyarısında bulunan uzman, “Faydalı perspektiflerin aşırı fazlalığı, bazen onun olmamasından da daha tehlikeli olabiliyor.” cümlesini kurdu.

Üçüncü bir problem olarak Güney Kafkasya’da henüz dengeli bir yapının kurulmuş olmamasını gösteren uzman Bakü-Erivan-Ankara üçgenininde ince politikalara ihtiyaç olduğunu vurguladı. Lukyanov, “Ankara-Erivan arasındaki sembolik yakınlaşma Bakü'nün sert tepkisini çekti. Bakü ise Türkiye'nin Hazar bölgesindeki en yakın müttefiki. Güney Kafkasya'daki tarih, coğrafya ve siyasi ihtilaflar sıkı bir düğümle bağlı gibi. Bir yönde ilerlemeye çalışınca tüm çıkmaz sokakların dayatması ile karşılaşılıyor.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin tüm bu sorunlara rağmen 21. yüzyılın ilk on yılının hızla artan ve vaatkar güçte bir ülke olarak sürdürdüğüne işaret eden Lukyanov, ABD’nin yeni başkanı Barack Obama’nın ilk yurt dışı gezilerinden birini Türkiye’ye yapmasının anlamına işaret etti. Avrupa’nın da içine almasa da, Ankara ile her zaman ilişkileri iyi tutma girişiminde olduğunu ifade eden Lukyanov şu tespitlerde bulundu: “Putin’in ziyareti öncesi Türkiye panoroması bu şekilde. Moskova’nın gündeminde doğalgazın dışında nükleer santral ihalesi de var. Gümrük konuları ve Çerkizovski pazarında yaşananları Türk tarafı gündeme getirecektir… Unutmamak gerekiyor ki, iki ülke arasındaki rekabetin tarihi henüz işbirliği tarihinden daha zengin.”

Moskova, Cihan