Rusya, Suriye’de dış müdahaleye izin vermeyecek - ANALİZ

11 Eylül saldırılarının ardından Irak ve Afganistan işgaline karşı çıkmayan Moskova, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu etkisi altına alan “Arap Baharı” dalgasını sessiz izledi. Ortadoğu’daki çıkar alanları etki altına girince sert tepki göstermeye başlayan Moskova, Suriye’de dış müdahale ile Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin devrilmesine izin vermeyecek. Rusya benzer tutumu Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından Doğu Avrupa ülkelerinin Avrupa Birliği ve NATO üyesi olmalarına yeşil ışık yakarak göstermişti. Ancak Moskova’nın arka bahçe olarak tanımladığı Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan ve diğer eski Sovyet ülkelerine doğru renkli devrimlerle gelen dalga Güney Osetya’da sıcak çatışmaya dönüşmüş, sonrasında Moskova’nın çıkar alanları daha muhkem hale gelmişti.

Suriye krizinde Rusya’nın eli daha güçlü. Öncelikle Irak ve Afganistan’da önemli imaj kaybı yaşayan Amerikan hegemonyası çok güçlü adımlar atamıyor. Kasım ayında sandığa hazırlanan ABD Başkanı Barack Obama füze kalkanı dahil, Moskova ile sorunlarını ikinci döneme ertelemiş durumda. Borç krizi ile uğraşan Avrupa Birliği ülkeleri ise henüz Kuzey Afrika devrimleri ile başlayan süreci kontrol edebilir durumda değil. Petrol ve doğalgaz gelirleri ile 2008 krizini en az zararla atlatan Moskova, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kremlin’e dönmesi ile siyasi istikrar yakaladı. Eski Sovyet ülkelerini Avrasya Birliği etrafında toplamaya çalışan Kremlin, Türkiye’yi de “diyalog ortağı” olarak kabul ettiği Şanghay İşbirliği Örgütü’nün uluslar arası alanda etkisini artırmak için çalışıyor.

Suriye ikinci Gürcistan

Moskova açısından Suriye ikinci bir Gürcistan’a dönüşmüş durumda. Sıcak denizlerdeki tek askeri deniz üssü Tartus’u kaybetmek istemeyen Moskova, bölgeye yönelik silah satışları, ekonomik ve ticari çıkarlarını korumak istiyor. Bölgede yapılan seçimlerin ardından daha radikal yönetimlerin iş başına gelmesinden endişe duyan Moskova, özellikle Federasyonun Kafkas bölgesinde yaşayan Müslüman Cumhuriyetlerin ya da ayrılıkçı hareketlerin etkilenmesinden endişe duyuyor. Bir başka ülkenin içişlerine müdahalede bulunarak rejim değişikliğine gidilmesi geleneğinin yaygınlaşması Moskova’nın kırmızı çizgisi olarak duruyor. Aralık-Mart aylarında yapılan seçimlerde ve sonrasında Putin karşıtı gösterilerin yurt dışından finanse edildiğini savunan Rusya, Suriye’de muhalif grupların da dış güçler tarafından silahlandırılarak iktidara karşı kullanıldığına inanıyor.

Tüm bu gerekçeler nedeni ile Moskova’nın kontrolünde olmayacak dış askeri müdahale ile rejim değişikliğine gidilmesine şiddetle karşı çıkan Moskova, barışçıl yollarla çözüm çabasında. Esed rejimine açıktan destek vermeye çekinen Moskova, tüm tarafların müzakere masasına oturmasını soruna birlikte çözüm bulmalarını talep ediyor. Nitekim Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın öncülüğünde oluşturulan barış misyonuna sıkı sıkıya yapışan Kremlin, sürecin devam etmesi için çabalarını sürdürüyor. Türkiye, Arap Birliği ve diğer BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin de katılımı ile yeni bir Suriye zirvesi hazırlığı yapan Moskova, rejim değişikliğinin anayasal yöntemlerle gerçekleşmesi konusunda ısrarlı. Kremlin’e çıkışının ardından Meksika’da gerçekleşen G20 zirvesinde ABD Başkanı Obama dahil, diğer liderlerle ilk kez ikili görüşmeler yapma imkanı bulan Putin, dış müdahaleye izin vermeyeceklerini bir kez daha yineledi. Her ne kadar İngiltere Başbakanı David Cameron Putin’in pozisyonunda bir kısım değişim olduğunu iddia etse de; Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye politikalarında herhangi bir farklılık olmadığını savundu.

Suriye’ye silah sevkiyatı sürecek

Rusya’nın uluslar arası anlaşmalar çerçevesinde Suriye’ye askeri mühimmat sevkiyatı yapmasının sürekli gündemde tutulmasını Moskova’ya karşı bir baskı oluşturma çabası olarak niteleyen Lavrov, savunma silahlarının verildiğini, bunların da sivillere karşı kullanılma ihtimalinin olmadığını söyledi. Ancak Lavrov, İskoçya açıklarında durdurularak geri gönderilen Rus gemisinde bakımı yapılan 3 adet Mi-25 Sovyet yapımı helikopter olduğunu kabul etti ve bunların 2008’de imzalanan kontratlar çerçevesinde gerçekleştirildiğini savundu. Lavrov’a göre Suriye’ye herhangi bir dış müdahale Kürt sorunu başta olmak üzere etnik ve dini çatışmaların tüm bölgeye yayılmasına neden olabilir.

Rusya’nın yeni dış politika anlayışı

Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Orta Asya ve Orta Doğu Masası Başkanı Yelena Suponina Today’s Zaman için yaptığı değerlendirmede Rusya’nın Suriye krizinin çözümüne asla dış askeri müdahaleye izin vermeyeceğini söyledi. Veto hakkı başta olmak üzere Rusya’nın pozisyonunun güçlü olduğunu ifade eden Suponina, “Mart 2012 Devlet Başkanlığı seçimlerinden sonra Kremlin’in duruşunu değiştirmesi bekleniyordu. Rusya’nın politikası değişmeyecek. Bu Moskova’nın Suriye politikasıyla değil, Kremlin’in yeni uluslararası politikalarıyla bağlantılı” değerlendirmesinde bulundu.

Ankara’nın Suriyeli muhalifler üzerinde etkin olmasını Moskova’nın dikkate aldığını ve bu nedenle Suriye zirvesine Türkiye’yi de davet ettiğini kaydeden Rus uzmana göre krizin çözümü hayli zor. Muhalif gruplar ve Esed yönetimi ile görüşmeler yaptığını ve tamamı ile farklı bir yaklaşım içinde olduklarını kaydeden Suponina yeni zirvenin bölgeye barış getirmesinden de ümitli değil.

St Petersburg Orta Doğu Araştırmalar Merkezinin başkanı Gumer İsayev de Today’s Zaman için yaptığı açıklamada Esed rejiminin askeri bir müdahale ile devrilmesinin bölgede yeni bir kaos ortamının oluşmasına neden olacağını savunuyor. Suriye’de Esed rejimini değiştirmek isteyenlerin bölgede istikrar ve güven ortamı ile ilgilenmediklerini savunana İsayev, İran ve Suriye’nin batı karşısında bölgede yeni bir merkez olduğunu, Moskova’nın da jeopolitik gereği stratejik adımlar attığını savunuyor.

Rusya Devlet Başkanı Putin, Meksika’da G20 zirvesi çerçevesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Suriye krizini detaylı bir şekilde ele aldı. Erdoğan’ın açıklamalarına da yansıdığı şekilde iki ülke dışişleri bakanları müşterek çalışmalar yapması için görevlendirildi. Şimdi umutlar iki ülke dışişleri bakanlarının yapacakları ortak çalışmaya ve Rusya’nın öncülüğünde Suriye krizinin çözümü için toplanacak uluslar arası zirveye çevrilmiş durumda.