“İmparatorluk refleksi ve kendini gösterme duygusu”
Alman gazeteci Kersten Knipp, Türkiye ile Rusya arasındaki gerginliğin eskinin imparatorluk refleksine dayandığını, kendini gösterme tutkusunun liderlere yön, bütün bölgeye ise zarar verdiğini belirtiyor. Knipp'in Deutsche Welle Türkçe için yazdığı yorum şöyle:
...Hayali ağrılar sinsi olur. Önceden tahmin edilemez. Bazen bir uzvun kaybedilmesinden hemen sonra başlar, bazen de aradan zaman geçmesini bekler. Ağrının geçmesi de uzun zaman alabilir. Bütün bir toplumun aslı olmayan ağrıları birleştiğinde, kolektif şuuraltında ne kadar dayandığı ortaya çıkar. İki eski büyük güç, Rusya ile Türkiye'nin karşı karşıya gelmeleri, hayali ağrı kuruntusunun ne kadar dayanıklı olduğunu gösteriyor. Bu ağrının çılgınlığa sürüklemesi bile mümkündür.
Geçmişin ağrıları
Örneğin, devlet başkanı Putin'in Sovyetler Birliği'nin dağılmasını en büyük jeopolitik felaket olarak nitelendirdiği Rusya. Rus emperyalizmi 1991 yılında yıkıldıktan ve uydu devletleri bağımsızlığa kavuştuktan sonra Rusya büyük devletlik vasfını kaybetti. Devlet başkanı hala bu kaybın ağrısını çekiyor. Putin bu ağrıyı bir başka büyük devletin nesiller sonra gelen varisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile paylaşıyor. Erdoğan, imparatorluğun bundan yüz yıl önce sona eren Birinci Dünya Savaşı'nın galip devletleri tarafından küçültülmüş olmasını içine sindiremiyor. Haşmet gitti ama eski ruh hali sürüyor. 2012 yılında Erdoğan, ‘Osmanlı İmparatorluğunu kuran ruhtan ilham aldıkları' mealinde konuşmuştu.
Nüfuz savaşı
İki lideri de bu fantom ağrının yönlendirdiği söylenebilir mi? Rus savaş uçağının, hem de tarihin gerginliklerine sahne olmuş bir yerde düşürülmüş olması akla bu ihtimali getiriyor. Türkiye ve Rusya eskiden ezeli düşmanlardı. Çekişme İran, Afganistan, Balkanlar ve Karadeniz bölgelerinde sahnelenmekteydi. Bugünlerde tarihteki olayların devamına tanık oluyoruz. İran ile elbirliği yapan Rusya genişleme hevesinde. Türkiye ise savunmaya çekilip, en azından 1920 sınırlarını korumaya ve Kürtlerin de devlet kurup Osmanlıdan kalan toprakları daha da küçültmelerini önlemeye çalışıyor. İki taraf açısından da tehlikeli bir oyun. Bu nedenle Türkiye de atağa kalkıyor. Rusya ile Türkiye arasındaki vekâlet savaşının Suriye'nin kuzey batısındaki Bayırbucak üzerinde yoğunlaşması bundan. Bayırbucak'ta büyük Türkiye perspektifinin jeo stratejik köprübaşı sayılan Türkmenler yaşıyor. Beşar Esad savaş sonrasının küçülmüş Suriye'sinde Türk nüfuz bölgesi bırakmak istemiyor. O nedenle de Rus desteğiyle o bölgede yaşayan (ve savaşan) Türkmenlerin üzerine gidiyor. Rusya'nın hesabı tutarsa, Moskova bölge üzerinde nüfuz üstünlüğü kazanmış olacak.
Yine mi ‘Büyük Oyun'?
Başka bir deyimle, sömürgecilik sonrası sömürgecilik öncesidir. Ezilen yine, Esad'ın bombalarından ve IŞİD'in kıyıcılığından kaçmaya çalışan Suriyeliler oluyor. IŞİD'in artık sadece ‘Irak ve Büyük Suriye İslam Devleti' yerine sınır tanımayan ‘İslam Devleti' olma iddiasını son haftalardaki saldırılarıyla da gözler önüne serdi. Bunu yapmakla, modern zamanlarda sömürgeciliğin ne kadar riskli bir iş olduğunu hatırlatmış da oldu. Umalım gerçek ağrılar hayali olanları bastırsın. Bu durumda, 19'uncu yüzyılda oynanan ‘Büyük Oyun'un tekrara gelmeyeceği belki anlaşılmış olur. Daha da önemlisi, -belki bu da akıllara dank eder-,teröre karşı ortak cephe oluşturulmasıdır. Suriye diktatörünün terörüne olduğu kadar, onun birkaç yıl önce şişeden kaçmasına sebebiyet verdiği cihatçı cinin terörüne karşı da.