"Putin'in yeni düşmanı Erdoğan"
Alman basını Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Türkiye ile ilgili sert açıklamaları, AB Zirvesi ve Amerikan Merkez Bankası'nın faizleri artırma kararıyla ilgili yorumlara ağırlık veriyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den Rus jetinin düşürülmesi kapsamında Türk hükümetine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sert sözlerin ardı arkası kesilmiyor. Putin, 'Mevcut Türkiye yönetimiyle krizi aşma imkânı göremiyorum' diye konuştu. Münster’de yayımlanan Westfälische Nachrichten gazetesi, Putin’in siyasî geleceğine ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Putin’in yeni düşmanı Erdoğan! Bu izlenim Putin’e Global Player olarak yeni kazandığı gücünde -iç politikada- yardımcı da oluyor. Çünkü ekonomik kriz Rusların günlük yaşamında kendini iyice belli ediyor. Moskova’daki konuşmasında Putin, ülkesindeki kötü durumun üstünü ‘dişinizi sıkın” sloganlarıyla kapatmaya çalıştı. Ve gelecek yıl yine ekonomik büyüme vaat etti. Bu vaatlerin maksatlı bir iyimserlikten başka bir anlamı yok!”
Brüksel'de başlayan AB liderler zirvesinde sığınmacılar krizi ile birlikte İngiltere’nin birlikten ayrılıp ayrılmama konusunda yapacağı referandum da gündemde. Ülkesinin üyeliğini pazarlık konusu yapan İngiltere Başbakanı David Cameron, toplantıya somut taleplerle gitti. Lüneburg’da yayımlanan Landeszeitung’un yorumunda şu satırları okuyoruz:
“İngiltere Başbakanı David Cameron AB zirvesinde eski büyük imparatorluğun bir temsilcisi gibi değil, blöf yapmaya hazır, ama masaya da yumruğunu vurmayacak bir hükümet başkanı gibi kendisini lanse ediyor. Cameron elindeki kartları kurnazca ve iyi bir zamanlama ile kullanıyor. Elindeki kartlar o kadar iyi ki, Avrupalı ortaklarından taviz kopartması bile mümkün. Ancak bu, AB konusunda son derece bölünmüş durumda olan İngiliz halkının AB yönünde oy kullanmasına yardımcı olur mu, o kuşkulu! Cameron çok uzun bir süre kendi ihmallerinin sorumlusu olarak Brüksel'i gördü. Böylece İngiltere’nin AB içinde kalmasını isteyen bir politikacı izlenimi konusunda inandırıcılığını yitirdi. Eğer sonuçta İngiltere’nin AB dışında kalması, yani Brexit gündeme gelirse, o durumda Cameron'ın elindeki kartları gereğinden fazla kullandığı anlaşılacaktır.”
Neue Osnabrücker Zeitung da AB zirvesinin ana gündem maddesi olan mültecileri yorum sütunlarına taşımış:
“AB ülkeleri geçen eylül ayında İtalya ve Yunanistan'daki 160 bin mülteciyi birlik ülkelerini kabul ederek bu ülkelerin yükünü azaltmayı kararlaştırmıştı. Ancak bugüne kadar bu konuda bir gelişme olmadı. Sadece 200 kadar mülteci kendilerine yeni bir memleket bulabildiler. AB içinde sadece ortak pozisyonların eksikliği değil, kararların uygulanmasında da sorunlar yaşanıyor. Türkiye'den mülteci kabulü konusunda da sadece ‘gönüllüler kulübü' diye bilenen AB ülkeleri görüşmelere katılıyor. Burada belirginleşen şey şu: Mülteciler söz konusu olduğunda Avrupa görüş ayrılığına düşüyor, bu da AB zirvesi için ağır bir manevi yük anlamına geliyor.”
Stuttgarter Zeitung, ABD Merkez Bankası Fed'in faiz hadlerini yükseltmesine ve açılan yeni döneme ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Düşük seviyedeki faiz oranlarının riskleri Fed'in aldığı son kararla ortadan kalmış değil, olsa olsa belki daha aza inmiştir. Merkez bankalarının malî bilançoları normal ölçülerin ötesinde son derece şişmiştir ve bunun -dalgalanmalara yol açmadan- nasıl yeniden düzenleneceği de henüz bilinmemektedir. Bir gün gelir de faiz hadleri yeniden daha yüksek bir düzeye ulaşırsa, o durumda hisse senedi ve emlak sahiplerinin gerçekten yükümlülüklerini yerine getirip getirmeyecekleri de bilinmiyor. Hatırlayalm: Dünya çapındaki finans krizi, her Amerikalının kendi evine sahip olmak istemesi ve bu rüyanın bir gün tahrip olmasıyla ortaya çıkmıştı.”