Rusya, Ortadoğu’da kartları yeniden kararken - Kerim Balcı'nın yorumu

Rusya’nın Ortadoğu politikasına geri döndüğü, bundan böyle Ortadoğu politikalarında Moskova’yı hesaba katmayan aktörlerin kaybetmeye mahkûm oldukları nicedir söyleniyordu. Dün itibarıyla Rusya’dan gelen iki haber, Rusya’nın Ortadoğu’da kartları yeniden karmaya kararlı olduğunu gösteriyor.

Birinci haber, Rusya ile Mısır arasında geçen Kasım ayında imzalanan Mısır’ın ilk nükleer santralini inşa etme projesi çerçevesinde Rusya’nın Mısır’a 25 Milyar Dolarlık bir kredi açacağı açıklaması. Türkiye’yle imzalanmış olan Akkuyu Nükleer Santrali inşasının şartlarından daha iyi şartlar taşıyor bu anlaşma. Dahası, Akkuyu ile alakalı sürecin belirsizlikler taşıdığı bir zamanda gelen bu açıklama Rusya’nın Sünni dünyanın hangi ülkesini nükleer kulübe dâhil etmek istediği konusunda soru işaretleri oluşturuyor.

Nükleer santral inşası, nükleer teknoloji ve bilgi birikimi nakli de demek aynı zamanda ve İran’ın nükleer kulüpteki varlığını meşrulaştırdığı bir dönemde hangi Sünni ülkesinin denge sisteminin başını çekeceği önemli. Bugüne kadar bunu Türkiye’nin yapacağı zannediliyordu. Şimdi ikinci bir alternatif var…

İkinci haber, Rusya devlet başkan yardımcısı Vladimir Kozhin’den geldi. Kozhin, Rusya’nın bu yılsonuna kadar İran’a bir dizi S-300 hava savunma füze sistemi teslim edeceğini söyledi. Açıklamadan teslimatın hal-i hazırda başlamış olduğu ve yılsonuna kadar devam edeceği anlaşılıyor.

İran bugüne kadar hemen bütün füze teknolojisini Kuzey Kore teknolojisinin üzerine bina etmişti. Bu da İran teknolojisinin gelişme imkânının sınırlarını belirliyordu. İran S-300 sisteminin pasif kullanıcısı olmayacaktır. Kısa zaman içinde İran füze teknolojisinin hatırı sayılır bir teknolojik sıçrama yapması demek bu adım…

Rusya Suriye’ye taşlar tam yerine oturacakken müdahale edip, ülkenin demografik haritasını değiştirecek operasyonlardan sonra birden bire terk ederek tarafları görüşme masasına zorladı. Bu hamleler Moskova’nın Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizmek hususunda ne kadar istekli olduğu kadar ne kadar maharetli olabileceğini de gösteriyor. Suriye’de rejimi destekliyor Rusya desteklemesine ama İsrail’in kaygılarını da görmezden gelmiyor. İran’a füze veriyor ama İran’ın İsrail karşıtı söylemlerini de dizginliyor. Aynı anda hem Şii hem de Sünni unsurlarla çalışabiliyor. Ölesiye Şii düşmanı olan Suudi Kralı Selman’ın bile yakın geçmişte rotasını Washington’dan Moskova’ya çevirdiğini gördük.

Elbette Sovyetler döneminde olduğu kadar belirleyici olamayacak Rusya. Ama Amerika’nın o dönemdeki karşı belirleyiciliğinden de eser yok. Obama yönetimi Ortadoğu’yu iflah olmaz bir Arapsaçı olarak görüyor ve minimum karışmanın maksimum fayda sağlayacağına inanıyor. Putin ise aktörlerin stratejik düşünüşlerini kökten değiştirebilecek hamleler yapıyor.

Rusya’yı hesaba katmayan aktörlerin kaybedecekleri iddiasının haklılığı ortada. Türkiye’nin durumu ise Rusya’yı hesaba katmamanın ötesinde bir yerde. Rusya’ya hesapsızca kafa tutuyoruz. Ahmet Altan’ın ‘dikkatimi çekmeyi başardın çocuk’ deyişi benzeri bir durum var ortada. Rus dışişleri bakanlığı sözcüsü, bizim dışişleri bakanımıza ‘istifa yetmez, hapse gireceksiniz!’ muamelesi çekiyor.

Henüz Akkuyu Nükleer Santrali projesinin kaderi netleşmiş değil. Görülen o ki Ruslar ‘ne öldür, ne oldur’ taktiği uygulayarak bir taraftan alternatif çözüm üretmemize engel olacaklar, diğer taraftan santralin inşa, teslim ve eğitim süreçlerini geciktirerek Türkiye’nin netice almasına engel olacaklar…

Dikkatlerini çektik bir defa…