Ortadoğu, yaptırımlar ve Batı: Rusya 2018'de ne kazandı, ne kaybetti?
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Suriye'den askerlerini çekeceğine dair beklenmedik kararı her ne kadar Rusya'yı bölgede kazanan taraf gibi gösterse de, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem Suriye'de hem de dünyanın başka bölgelerinde büyük zorluklarla karşı karşıya. Üstelik Batılı ülkelerin Rus ekonomisini zayıflatan yaptırımlarını da henüz engelleyebilmiş değil. İşte Putin için inişler ve çıkışlarla dolu geçen 2018 yılına dair satır başları:
Suriye ve Ortadoğu
Rusya'nın Suriye'de Beşar Esat yönetimini desteklemek üzere oldukça düşük bir maliyetle yürüttüğü askeri harekat planı Moskova'yı yeniden Ortadoğu'nun ana aktörlerinden bir haline getirdi. Ancak sekiz yıldır devam eden iç savaşın yıkıma uğrattığı Suriye'nin yeniden yapılanması için gereken milyarlarca dolarlık inşaat masraflarına yardımcı olma konusunda henüz Batılı ülkeleri ikna etmeyi başaramadı.
ABD Başkanı Donald Trump'ın askerlerini Suriye'den çekme kararının Rusya'nın nüfuzunu güçlendirdiğini belirten uzmanlar, bu durumun bir anda değişebileceğine dikkat çekiyor. Çünkü bölgedeki etkisini arttırmayı hedefleyen Türkiye, İran ve İsrail arasındaki çatışan çıkarları dengeleme rolü artık Rusya'nın üstüne kalacak.
Afganistan ve Orta Asya
Trump'ın geçen hafta Afganistan'da bulunan askeri gücünden 5 bin personeli daha çekme kararı da Rusya'yı yeni sorunlarla karşı karşıya bırakabilir. Putin yıllardır Afganistan'da 17 yıldır sürdürdüğü askeri harekata rağmen ülkeyi istikrara kavuşturamadığı için ABD ile dalga geçiyordu. Ancak Amerikan askerlerinin bölgedeki sayısının azalması Rusya'nın zayıf yanı Orta Asya'da köktenci militanlar tarafından tehlikeli bir istikrarsızlık sürecinin başlatılmasını teşvik edebilir.
Bu tehlikeye hazırlıklı olabilmek amacıyla Afganistan sınırını güçlendirmek için Rusya özellikle askeri üssünün bulunduğu Tacikistan'a daha fazla yatırım yapma ihtiyacı hissedebilir. Rusya ayrıca diğer Orta Asya ülkelerindeki varlığını da genişletmeye çalışabilir. Ancak düşük petrol fiyatları ve Batı'nın yaptırımları sonucu zorlanan Rus ekonomisi Putin'in elini kolunu bağlayabilir.
Batı'nın yaptırımları ve Putin'in popülerliği
ABD ve Avrupa Birliği (AB), Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak ettiği, Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı güçlere destek verdiği, 2016'daki Amerikan başkanlık seçimlerine karıştığı ve son olarak eski Rus ve İngiliz ajan Skripal'in İngiltere'de zehirlediği gerekçeleriyle başlattığı yaptırımlarından vazgeçmeye niyetli görünmüyor.
Ancak bu yaptırımlar Rusya'nın uluslararası sermaye piyasalarına erişimini kısıtlamaya, Batı'dan enerji ve teknoloji ithalatını sınırlamaya ve uluslararası yatırımcıların gözünü korkutmaya devam ediyor.
Putin ABD ve müttefiklerini Rusya'yı bağımsız rotasından dolayı cezalandırmaya çalışmakla suçluyor. Devlet kontrolündeki medya kuruluşlarınca daha da yüksek sesle dillendirilen bu söylem ülkedeki Batı düşmanlığını körüklüyor.
Bağımsız Levada Merkezi tarafından yapılan son ankete göre her on Rus'tan altısı ABD, beşi ise AB hakkında olumsuz düşünüyor. Anket ayrıca ülkede Batı'nın yaptırımları karşısında kamuoyunda büyüyen endişeyi ortaya koyuyor. Buna göre geçen yıl katılımcıların yalnızca yüzde 28'i endişelerini dile getirirken, bu oran son ankette yüzde 43'e yükseldi.
Bu sonuçlar Putin'in söylemlerinin iç politikada yankı bulduğuna ve Putin'in popülerliğini güçlendirdiğine işaret ediyor.
Putin Batı'ya taviz verecek mi?
Rus ekonomisinin son iki yıldır içinde bulunduğu durgunluğun ardından bu yıl yüzde 1,8 büyümesi bekleniyordu. Ancak ekonomisinin petrol, doğalgaz ve hammadde satışına dayalı olması bu büyüme beklentilerinin gerçekleşmesine engel olabilir. Daralan gelir üzerine hükümetin emeklilik yaşını yükseltmesi gibi kararlar Putin'in popüleriliğini zedeliyor.
Uzmanlar Putin'in uluslararası ilişkilerdeki taviz vermez duruşunun altında Batı'nın Moskova'nın vereceği herhangi bir ödünü zayıflık işareti olarak göreceğine ve taleplerini arttıracağına dair kaygısından kaynaklanıyor. Amacının Batı'nın dikkatini çekerek, korku ve saygı uyandırmak olduğunu belirten uzmanlar, Rusya'nın tek taraflı taviz vermeyeceğini ve sonuna kadar kendi koşullarını dayatmaya devam edeceğini belirtiyor. Putin'in konuşmalarına yansıdığı üzere Batı ile Rusya arasında ortak bir gündem bulunmaması ilişkilerdeki istikrarsızlığı derinleştiriyor.