Mazlum Abdi: “Rusya’dan Gelen HTŞ’ye Karşı Yardım Talebini Reddettik”

HABERRUS - Suriye Demokratik Güçleri (SDF) lideri Mazlum Abdi, Rusya’nın Heyet Tahrir Şam (HTŞ) karşısında kendilerinden yardım istediğini ancak bu talebi kabul etmediklerini açıkladı.

PKK'ya yakınlığıyla bilinen Suriye Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) ağırlıkta olduğu SDF’nin lideri Abdi, HTŞ ile Fırat Nehri’ni sınır olarak kabul ettiklerini ve karşılıklı olarak bu sınırı ihlal etmeme konusunda anlaştıklarını belirtti.

Ronahi TV’ye konuşan Abdi, “HTŞ ile aramızda Fırat Nehri’nin sınır olması konusunda anlaşmaya vardık. Biz o tarafa, onlar bu tarafa geçmeyecek,” dedi. Ayrıca, Türkiye’nin SDF’yi bir tehdit olarak görmesinin “gerçek dışı” olduğunu savundu.

HTŞ’nin Yükselişi ve Suriye’nin Yeni Dönemi

HTŞ’nin liderliğindeki muhalif güçler, 2024 yılı sonbaharında başlattıkları kapsamlı operasyonlarla Suriye’deki Esad rejimini devirdi. 13 yıldır süren iç savaş, 8 Aralık’ta HTŞ’nin Şam’ı kontrol altına alması ve Esad’ın Moskova’ya sığınmasıyla sona erdi.

HTŞ lideri Ahmed Hüseyin el-Şara (Ebu Muhammed el-Colani) devlet televizyonundan yaptığı açıklamada, “Esad rejimi dönemi sona ermiştir,” diyerek yeni bir dönemin başladığını ilan etti.

Rusya ve SDF İlişkileri

Mazlum Abdi’nin açıklamaları, HTŞ’nin askeri başarılarının ardından bölgedeki güç dengelerinin yeniden şekillendiğini gösteriyor. Rusya’nın SDF’ye yaptığı yardım talebi, Moskova’nın Suriye’deki üslerini koruma ve bölgedeki varlığını sürdürme çabalarının bir parçası olarak yorumlanıyor. Ancak SDF’nin bu talebi reddetmesi, ABD destekli güçlerin HTŞ ile çatışmaya girmekten kaçınma stratejisini işaret ediyor.

Bölgesel Yansımalar

Suriye’deki bu dramatik gelişmeler, ülkede yeni bir siyasi ve askeri düzenin habercisi. HTŞ’nin hızlı yükselişi, sadece Suriye için değil, bölge ülkeleri ve uluslararası aktörler için de önemli sonuçlar doğuracak. SDF’nin Rusya’ya mesafeli tutumu ise, ABD-Türkiye ve Rusya arasında sıkışmış bir güç olarak hareket alanını daraltıyor.

Suriye’nin geleceğinde HTŞ’nin nasıl bir yönetim sergileyeceği ve uluslararası toplumun bu yapıya nasıl bir tepki vereceği merak konusu olmaya devam ediyor.