Fransa’da Avrupa Nükleer Caydırıcılık Doktrini Tartışılıyor

HABERRUS - ABD’nin Avrupa’nın güvenliği için tek garanti olmaya isteksiz hale gelmesi üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Amerikan “nükleer şemsiyesi” yerine ortak bir Avrupa nükleer caydırıcılık sistemi oluşturma fikrini gündeme getirdi.

Macron’a göre bu sistemin temelini Fransa’nın nükleer gücü ve belki de Birleşik Krallık oluşturabilir. Ancak bu öneri Fransa’da endişe ve tartışmalara yol açtı. Muhalifler, Macron’un “nükleer düğmeye” erişim hakkını başkalarıyla paylaşmak isteyip istemediğini sorguluyor.

Almanya’nın gelecekteki şansölyesi Friedrich Merz, ABD’nin NATO’dan çekilmesi durumunda Avrupa’nın güvenlik açısından en kötü senaryoya yaklaşacağını savunmuştu. Macron ise Avrupa’nın savunma bağımsızlığına yönelmesi ve caydırıcılık kapasitesini artırması halinde Fransa’nın stratejik diyaloğa hazır olduğunu belirtti. Ancak Fransa, nükleer silahlarının kontrolünü başka ülkelere devretmeyeceğini vurguladı.

Fransa’nın Nükleer Doktrini

Fransa’nın 1960’tan beri geliştirdiği nükleer strateji, “yeterli caydırıcılık” prensibine dayanıyor. Yani Fransa, bir saldırıyı önlemek için potansiyel düşmana kabul edilemez derecede büyük zarar verebilecek kapasitede olmayı hedefliyor. Ülke, hiçbir zaman bir nükleer savaşa girmeyi veya kazanmaya çalışmayı amaçlamadı.

Fransız nükleer doktrini “hayati ulusal çıkarlar” kavramına dayanıyor. Bu kavramın kapsamı kasıtlı olarak belirsiz tutuluyor. Kesin olarak Fransa’nın toprak bütünlüğü, halkının güvenliği ve egemenliği bu çerçeveye giriyor. Ancak Macron, Charles de Gaulle döneminden itibaren Fransa’nın Avrupa’nın güvenliğini de hayati çıkarları arasında gördüğünü hatırlattı.

Fransa’nın caydırıcılık stratejisinin temel unsurlarından biri “önleyici nükleer saldırı” seçeneği. Bu, Fransa’nın ciddi bir tehdit algıladığında savaşın tırmanacağını göstermek için sınırlı bir nükleer saldırı düzenleyebileceği anlamına geliyor. Eskiden büyük şehirler hedef alınırken, günümüzde bu saldırılar düşman yönetimini doğrudan hedef alacak şekilde planlanıyor.

Fransa’nın nükleer kuvvetleri kara tabanlı füzeleri içermiyor. Stratejik hava kuvvetleri, Rafale savaş uçaklarıyla nükleer başlıklı seyir füzeleri taşıyor. Deniz kuvvetleri ise nükleer başlıklı balistik füzelerle donatılmış dört nükleer denizaltıya sahip. Fransa, 2035 yılına kadar yeni nesil denizaltıları devreye sokmayı planlıyor. Ayrıca hipersonik füzelerle donatılma süreci devam ediyor.

Avrupa İçin Ortak Bir Nükleer Şemsiye Mümkün mü?

ABD, Rusya ve Çin gibi büyük nükleer güçlerin 1000’den fazla termonükleer başlığa sahip olduğu biliniyor. Fransa’nın 290 nükleer başlığı, ulusal savunma için yeterli olabilir ancak tüm Avrupa’nın korunması için yetersiz kalabilir. Bu nedenle bazı uzmanlar, Fransa’nın nükleer cephaneliğini genişletmesi gerektiğini düşünüyor.

Bunun yanı sıra, Avrupa’nın nükleer caydırıcılığını artırmak için Birleşik Krallık ile iş birliği seçenekler arasında yer alıyor. İngiltere, NATO’nun nükleer planlama grubuna dahil ve ABD yapımı savaş başlıkları kullanıyor. Brexit sonrası İngiltere, nükleer savaş başlıklarının sayısını 260’a çıkarmayı planlıyor.

Macron’un önerisine karşı çıkanlar arasında aşırı sağcı Marine Le Pen yer alıyor. Le Pen, Fransa’nın nükleer kapasitesini Avrupa ile paylaşmasına karşı çıkarak, ülkenin caydırıcılık gücünü koruması gerektiğini savundu.

Savunma Bakanı Sébastien Lecornu ise nükleer caydırıcılığın her aşamada Fransız kontrolünde kalacağını ve bu gücün Fransa Cumhurbaşkanı tarafından yönetileceğini vurguladı. Ancak, Fransa’nın “hayati ulusal çıkarlarının” Avrupa boyutu olduğunu belirterek, Fransa’nın Avrupa güvenliğine katkıda bulunmaya hazır olduğunu da ifade etti.

Bazı uzmanlar, ABD’nin Avrupa’daki nükleer savaş başlıklarını geri çekmesi durumunda Fransa’nın bu boşluğu doldurabileceğini düşünüyor. Hali hazırda Almanya, İtalya, Hollanda ve Belçika’da Amerikan nükleer silahları bulunuyor. Eğer Washington bu silahları geri çekerse, Fransa ve İngiltere’nin Avrupa’da nükleer caydırıcılığı devralması gerekebilir.

Ancak, Fransa’nın tüm Avrupa’yı koruması savunma harcamalarının artmasına yol açacak. Fransa, yıllık savunma bütçesinin %11-13’ünü nükleer kapasitesine harcıyor. Bu da her Fransız vatandaşının nükleer caydırıcılık için ayda yaklaşık 7 euro ödediği anlamına geliyor. Eğer Avrupa için genişletilmiş bir nükleer şemsiye oluşturulursa, bu miktarın artması kaçınılmaz.

Sonuç olarak, Macron’un Avrupa nükleer caydırıcılığı önerisi yeni bir güvenlik paradigmasını gündeme getiriyor. Ancak Fransa’nın nükleer stratejisini nasıl şekillendireceği ve Avrupa’nın bu fikre nasıl yanıt vereceği önümüzdeki dönemde tartışılmaya devam edecek.