Moldova'da Neler Oluyor? Kritik Seçimler Öncesi Muhalif Liderlere Operasyon
HABERRUS - Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu, parlamento seçimlerinden altı ay önce muhalefeti ortadan kaldırmaya karar verdi.
Bu kapsamda en büyük darbe, Rusya yanlısı “Zafer” bloğuna yapıldı.
Bazı liderler yurtdışına kaçmayı başardı, ancak hepsi değil.
Bu gelişmeler, Moldova’nın başkenti Kişinev’de yaşananlarla ilgili olarak başta batı yanlısı Avrupa Birliği destekli medya organları tarafından görmezden gelinirken Rus basını ülkede yaşananları yakından takip ediyor.
Gece Uçuşu
25 Mart akşamı, Gagavuzya Başbakanı Evgeniya Gutsul, İstanbul’daki Uluslararası Gazetecilik Kongresi’ne katılmak üzere yola çıkarken havaalanında üç günlüğüne gözaltına alındı.
Ardından, mahkeme Gutsul’u 20 gün süreyle tutuklama kararı aldı.
Moldova Yolsuzlukla Mücadele Ulusal Merkezi, suçlamaların 2023 seçim kampanyasında yapılan mali usulsüzlüklerle ilgili olduğunu açıkladı.
Gutsul, ilk kez 9,74 milyon Leu (45,3 milyon ruble) tutarında bir ödeme almakla suçlanmıştı. Bu paranın, protesto gösterileri düzenlemek ve parti üyelerine gayri resmi ödemeler yapmak için kullanıldığı iddia ediliyor. Gutsul için mahkeme Temmuz ayında sonuçlanacak.
Tüm bu nedenlerle, iki yıl önce Gagavuzya Başbakanı seçilen Gutsul, hala hükümetteki görevine başlayamamış durumda.
Kişinev’deki Gagavuzya topluluğu, bu durumu protesto etmek amacıyla birkaç yüz kişilik bir miting düzenledi. Yerel parlamento başkanı Dmitry Konstantinov, “Amacın ne olduğunu anlamalıyız — otonomiyi yok etmek. Bizim görevimiz sadece dil öğrenmek, şarkı söylemek ve dans etmek. Burada kimin patron olduğunu bize gösteriyorlar. Başbakanlık statüsünü aşağılamaya çalışıyorlar,” diyerek tepki gösterdi.
Eski Moldova Cumhurbaşkanı Igor Dodon, “Sosyalist Partisi, Gagavuzya Başbakanı’nın yasa dışı tutuklanmasına karşı güçlü bir protesto bildiriyor. Maia Sandu’nun diktatörlük rejimi tarafından gerçekleştirilen bu haksız politik takip, yaklaşan seçimlerden önce hükümetin korku ve panik içinde olduğunun bir göstergesidir” açıklamasında bulundu.
Uluslararası Destek Çağrısı
Gutsul, uluslararası toplumdan destek istedi. Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’e yazdığı mektupta, Gagavuzya’nın bu kritik dönemde yardımına ihtiyaç duyduğunu belirtti ve Moldova hükümetine karşı diplomatik, politik ve hukuki baskı yapılmasını talep etti.
Ayrıca, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da bir çağrıda bulundu ve “Gagavuzya halkı, kendi kimliğini ve geleceğini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya kalırken, Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyuyoruz,” dedi.
Muhalefet Liderleri Kaçtı
Şor Partisi ile bağlantılı diğer önemli muhalefet liderleri de suçlama ile karşı karşıya kaldı. “Diriliş” partisinden milletvekili Aleksandr Nesterovskiy, 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı ancak mahkemeye gelmedi. Yetkililer, Nesterovskiy’nin Rusya Büyükelçiliği’nde veya Transdinyester’de saklanabileceğini düşünüyor.
Şor Partisi’nin liderlerinden Marina Tauber, 7 Ocak’ta Türkiye’ye gitmişti ve hâlâ geri dönmedi.
Ayrıca, aynı şekilde Irina Lozovan, 31 Mart’ta bir yolsuzluk suçlamasıyla yargılanacağı bir davadan önce kayboldu.
Bu gelişmeler, “Zafer” bloğu içinde büyük bir belirsizlik yarattı.
Moldova’daki siyasi analist Dmitry Kiseev, Sandu’nun, “şimdilik bu kişilerin seçimlere katılmalarını engelleyeceğini ve kendisine oy vereceklerine inananlar için suçluları cezalandırarak propaganda yapmaya çalışacağını” belirtti.
Kiseev, Gutsul’un tutuklanmasına dair somut bir gerekçe bulunmadığını da vurguladı.
Sandu’nun Demokrasiye Karşı Mücadelesi
Politik bilimler profesörü Natalia Kharitonova, Moldova Cumhurbaşkanı Maia Sandu’nun, “demokrasiye karşı mücadelesini bir sonraki aşamaya taşıdığını” ifade etti.
Kharitonova, “Sandu, halkın desteğini kaybediyor ve Avrupa Birliği de artık Kişinev ile ilgilenmiyor. Sonuç olarak, muhalefeti yok etmeye karar verdi. Gutsul’a yönelik darbe, siyasi baskıların en çarpıcı örneğidir,” dedi.
Rusya, Gutsul’a yardım etmek istiyor ancak bunun için sınırlı imkânlar mevcut.
Özellikle, Sandu hâlâ Rusya’nın Moldova Büyükelçisi Oleg Ozerov’un akredite belgelerini kabul etmedi. Bu bağlamda 'demokrasinin beşiği' olarak adlandırılan Avrupa Birliğinin