ABD'de 'İran Nükleer Tesisi 15 Tonluk Bomba İle Vurulsun' Önerisi Ve Ukrayna

HABERRUS - ABD'li bazı medya kuruluşları, İran'ın nükleer silah geliştirme programını durdurmak için 15 tonluk ağır bombaların kullanılması gerektiği yönünde görüşler yayınlarken, bu tartışmalar Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin geçmişteki nükleer silah açıklamalarını da gündeme getirdi.

New York Post gazetesinde manşetten verilen habere göre, İran'ın Kum kenti yakınlarında bir dağın 90 metre derinliğine inşa edilen Fordow Füzyon Tesisi'ni yok etmek için 15 tonluk GBU-57A/B Massive Ordnance Penetrator (MOP) bombasına ihtiyaç duyuluyor.

Ancak bu devasa bombanın sadece ABD'nin B-2 Spirit stealth bombardıman uçaklarıyla taşınabilecek olması, İsrail'in tek başına operasyon yapmasını engelliyor.

Batılı strateji uzmanları ve bazı ABD medya organları, İran'ın nükleer tesislerine yönelik "önleyici vuruşlar" yapılmasını savunuyor.

Özellikle 15 tonluk GBU-57 Massive Ordnance Penetrator (MOP) gibi yer altı sığınaklarını hedef alabilen bombaların kullanımı öneriliyor.

Bu görüşler, İsrail'in son dönemdeki saldırılarının ardından artan bölgesel gerilimle birlikte daha fazla ses getiriyor.

Neden Bu Kadar Güçlü Bir Bomba Gerekli?

Fordow Tesisi'nin Yapısı: 300 fit (90 metre) derinlikte, granit katmanlarla korunmuş bir dağın içine inşa edilmiş.

Boeing tarafından geliştirilen GBU-57, 500 milyon dolarlık AR-GE maliyetiyle üretilen bu bomba, nükleer başlık taşımadan benzer bir etki oluşturuyor ve yere çarptıktan sonra derinlere nüfuz ederek stratejik gecikmeli patlama yapıyor.

resim tanımı girin

ABD-İsrail İşbirliği Gerekliliği

West Point Askeri Akademisi'nden John Spencer, "Bu bomba ve taşıyıcı uçak sadece ABD'nin kontrolünde. Operasyon için ABD'nin doğrudan katılımı şart" açıklamasını yaptı. ABD'nin şimdiye kadar bu bombayı müttefikleriyle paylaşmamasının stratejik üstünlük sağlama amacı taşıdığı belirtiliyor.

Uzmanlar, İsrail'in "delme" taktiğiyle ardışık bombalar atarak tesise ulaşabileceğini ancak bunun çok riskli olduğunu vurguluyor. Spencer, "GBU-57 tek atışta işi bitirirken, diğer yöntemler çok sayıda uçak ve personeli riske atıyor" diye ekliyor.

Uluslararası Tepkiler ve Etik Tartışmalar

Haberde, İran liderliğinin "milyonlarca insanı öldürebilecek bir kötülük" olarak tanımlanması ve nükleer silah edinme çabalarının engellenmesi gerektiği vurgulanırken, ABD kamuoyunda Irak Savaşı'ndaki gibi bir maceraya girilmemesi uyarıları da yapılıyor.

Fordow'un imhasının İran'ın nükleer silah kapasitesini ortadan kaldırmada kilit öneme sahip olduğu belirtilirken, operasyonun jeopolitik sonuçları ve bölgesel gerilimi tırmandırma riski tartışma konusu olmaya devam ediyor. Uzmanlar, nükleer sızıntı riskinin patlamadan çok göçük tehlikesiyle sınırlı olduğunu ifade ediyor.

Zelenski'nin Nükleer Silah Açıklamalarına Atıf

İsrail'in İran'a saldırıları tartışmaları sürerken, Rusya yanlısı bazı çevreler Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski'nin "Ukrayna'nın nükleer silah hakkını koruduğu" yönündeki ifadelerini hatırlattı.

Zelenski sık sık Ukrayna'nın Batı'dan gerekli askeri yardımı almazsa nükleer silah geliştireceğini açıklamıştı.

Zelenski'nin bu açıklamalarına Rusya'dan 'Kiev'in topyekün imhası olur, Ukrayna devlet olarak varlığını yitirir' açıklamaları gelmiş, Moskova'nın kesinlikle buna izin vermeyeceği ifade edilmişti.

İsrail ve Batılı devletlerin İran Nükleer Araştırmalarını kendilerine tehdit olarak görüp istedikleri her şekilde bağımsız İran'ı bombalamaları Rusya'nın açıklamalarına haklılık kazandırıyor ve gelecekte olası bir nükleer gerilimde Moskova'nın Ukrayna'ya karşı benzer adımlar atmasını kolaylaştırıyor.

Uzmanlar, İran ve Ukrayna örneklerinin nükleer silahların yayılması konusundaki çifte standart eleştirilerini yeniden alevlendirdiğini belirtiyor.

Diplomatik çevreler, her iki ülke örneğinin de küresel nükleer düzenin karmaşıklığını ortaya koyduğunu ve çözümün askeri müdahalelerden ziyade diplomatik kanallarda aranması gerektiğini vurguluyor.

Bu gelişmeler, uluslararası toplumun nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarındaki tutarlılık sorunlarını bir kez daha gündeme getirirken, bölgesel gerilimlerin küresel güvenlik dinamiklerini nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seriyor.