ANALİZ: Değişen Barış Planı ve Sertleşen Rus Retoriği
HABERRUS- Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in son açıklamaları, Moskova'nın Ukrayna barış sürecine ilişkin artan hoşnutsuzluğunu ve sertleşen dilini gözler önüne serdi.
Kiev yönetiminin Rusya'nın dayatmalarına aldırış etmemesi ve başta İngiltere olmak üzere kıta avrupasınden müttefiklerinden aldığı destek ve güven ile ABD'nin önerdiği 'Barış' Planı'nı revize ettirmeyi başarması Kremlin'i kızdırmaya yetti.
Kommersant FM'nin siyasi analisti Dmitri Drize'ye göre, ABD'nin Kiev'e baskı yapmak yerine uzlaşmayı tercih etmesi ve Avrupa'nın etkisiyle planın değişmesi, Kremlin'de hayal kırıklığı yarattı.
Putin'den Yazılı Garanti Teklifi ve G7 Yorumu
Putin, basın toplantısında dikkat çeken iki açıklama yaptı. Putin, Rusya'nın Avrupa'ya saldırmaya niyeti olmadığını, ancak bazı isimlerin (ad vermeden) buna inanmadığını ve "anti-Rusya histerisini" kendi silahlanmaları için kullandığını söyledi. Bu şüphecilere karşı, Rusya'nın saldırmayacağına dair yazılı garantiler vermeye hazır olduklarını ilan etti. Drize, Brüksel'in bu teklifi kabul etmesinin pek olası olmadığını belirtiyor.
Putin, Donald Trump'ın barış planında yer aldığı iddia edilen "Rusya'nın G8'e dönüşü" maddesine değinerek, Rusya hakkında olumsuz konuşanlarla aynı masaya oturmanın zorluğunu vurguladı. Bu formata dönüşün "oldukça olası görünmediğini", ancak Moskova'nın müzakereye açık olduğunu söyledi.
Kremlin'in Temel Şikayeti: ABD'nin "Yumuşak" Tutumu ve Avrupa'nın Etkisi
Drize'ye göre, Kremlin'deki asıl memnuniyetsizliğin kaynağı, ABD yönetiminin beklenen "sert" pazarlık yerine Ukrayna ile uzlaşma arayışına girmesi ve Avrupa'nın sürece dahil olması. Başlangıçta Rusya'yı memnun eden planın, Kiev'in ve Avrupa'nın itirazlarıyla değiştiği, bu nedenle Trump ile "çoktan her şeyin çözülebileceği" fikrinin sekteye uğradığı düşünülüyor.
Sert Retoriğin Geri Dönüşü ve Hedefler
Bu hayal kırıklığının doğrudan sonucu, Putin'in Bişkek'teki sert söylemlerinin geri dönüşü oldu.
Analiste göre bu söylemlerde iki ana hedef öne çıkıyor. Ukrayna liderini müzakere ortağı olarak tanımama politikasının sürdürülmesi devam ederken, **Avrupa Birliği'ni süreçten dışlama çabası dikkat çekiyor.
Rusya Dışişleri Bakanlığı'nın da tekrarladığı "AB temsilcilerinin müzakere masasında yeri yok" mesajının vurgulanması. Buradaki stratejik amaç, süreçten "barışa karşı" olarak nitelenen Brüksel'i uzaklaştırarak, doğrudan ABD ile (Trump üzerinden) ikili bir anlaşmaya varmak.
Neden ABD Değil de AB Eleştiriliyor?
Drize, ilginç bir noktaya dikkat çekiyor: "Amerika bu eleştirilerin dışında kalıyor." Putin'in söylemlerinde doğrudan ABD veya Trump hedef alınmıyor. Bunun yerine, tüm suçlama "Eski Kıta'nın yozlaştırıcı etkisine" yöneltiliyor. Bu durum, Moskova'nın halen Trump ile bir "büyük pazarlık" umudunu tamamen kaybetmediğini ve onu Avrupa'dan ayırmaya çalıştığını gösteriyor.
Sonuç: Yeni Bir Çıkmaz mı?
Drize'nin değerlendirmesine göre, mevcut gidişat yeni bir barış planının daha başarısızlığa uğramak üzere olduğunu işaret ediyor.
Putin'in yazılı garanti teklifi, Avrupa'nın "Ukrayna bizim güvenliğimizi savunuyor" argümanını etkisiz kılmaya yönelik taktik bir hamle olarak görülse de, muhatap bulması zor.
Önümüzdeki dönemde, Moskova'nın daha da sertleşmiş bir pazarlık pozisyonuyla müzakerelere devam edeceği anlaşılıyor.
Kremlin'in birincil stratejik hedefi, Avrupa'yı süreçten izole ederek, Washington'la doğrudan ve Avrupa'nın taleplerinden arınmış bir diyalog kanalı açmak.
Ancak, ABD'nin müttefiklerini tamamen dışlayacak kadar radikal bir hamleye ne kadar yanaşacağı belirsizliğini koruyor.
Bu durum, savaşın diplomasi cephesinde yeni ve derin bir çıkmaza sürüklenebileceğini düşündürüyor.
