Здравствуйте!..
Garip ama Türkiye büyüdükçe, geliştikçe dışa açılacağına içine kapanıyor. “Yoğun gündem” bahanesine sığınarak dış dünyaya kapılarımızı sıkı sıkıya kapıyor, dış politikayı sadece “bunalım” dönemlerinde ya da “işimize geldiğinde” hatırlıyoruz.
Örneğin, medyanın Avrupa Birliği ile ilişkileri tartışabilmesi için mutlaka “flaş” bir gelişme olması ya da Ermenistan’ı hatırlayabilmesi için Erivan’dan “soykırım” la ilgili tehditler yükselmesi gerekiyor. Bir zamanlar yurtdışında 15-20 bürosu bulunan bir gazetemizin son 2-3 yıldır Washington’da bile temsilcisinin olmaması da içe dönüklüğün sonucu.
Türk medyasının dış dünyaya yönelik ilgisizliğinden payını alan ülkelerin arasında Rusya da var. Oysa, herşey bir yana, Rusya’nın son 20 yılda Türkiye’yi “doyuran” ülke olduğunun gerçekte kaçımız farkında? 1990’larda “kazıklamak” için “leblebili çikolata” bile ürettiğimiz Rus bavul tüccarı Laleli’yi gelmesiydi, milyonlarca Rus turist Türkiye’ye akın etmeseydi, Türk müteahhitlere 30-40 milyar dolarlık iş verilmeseydi, Rusya yüz milyonlarca dolarlık Türk mallarına kapılarını açmasaydı acaba Türkiye’de kaç aile aç kalırdı? Oysa bırakın Rusya’ya gereken önemin verilmesini, bazı televizyon kanalları hava durumunda Moskova’yı saymıyor bile...
Moskova’da gazeteci olarak geçirdiğim 21 yılın başlarında Türk kamuoyunun Sovyetler Birliği’ne-Rusya’ya yoğun bir ilgisi vardı, çünkü bu ülkeye ilişkin hiçbir şey bilinmiyordu. 2000’li yılların başından itibaren ise ilgi hızla kaybolmaya başladı. Rusya ile ilgili haberlerin gazete sayfalarında ya da televizyon ekranlarında geniş yer bulabilmesi için artık ya bir Türk Bakan’ın Rusya’daki mankenle ilişkisini ya Putin’in 20’li yaşlarda bir cimnastikçi sevgilisi olduğu iddialarını ya da benzer “magazin” haberlerine ağırlık vermek gerekiyordu. Ama tabii haksızlık etmeyelim: Bazı durumlarda, örneğin Putin Türkiye’ye geldiğinde medyanın ilgisi aniden büyüyor ve biz Türkiye’de meğerse ne kadar çok Rusya ve Putin “uzmanı” olduğunu gözlerimiz dolarak farkediyoruz!
İçe dönüklüğümüz, yüzeyselliğimiz ve ciddi konuları magazinleştirme eğilimimiz yanı başımızdaki dev bir ülkeyi neredeyse yok saydı. Bırakın Rusya’yı yorumlamayı, Türk basınındaki dış habercileri saymazsak acaba Putin’le Medvedev’in resmi görevlerini kaç gazeteci doğru biliyor?
Günümüzde Rusya dünya sahnesinde yerini yeniden almaya çalışan, Türkiye ile siyaset, ekonomi ve enerji alanlarında çok yakın ilişki kuran bir ülke. Rusya aynı zamanda kendine özgü demokrasi anlayışıyla gelişmeye çalışan, tıpkı Türkiye gibi “kimlik bunalımı” yaşayan bir ülke. Gazeteport’ta gündelik yaşamdan Rusya’nın iç ve dış siyasetine, enerji satrancından Kafkasya labirentine Rusya’nın doğru anlaşılması ve şifrelerinin doğru okunmasına kendimce katkıda bulunabilmek , en azından Türkiye’nin kuzeyine minik bir pencere açabilmek için çaba göstereceğim. Ayrıca, yıllarca Türkiye’den uzakta yaşamış bir kişi olarak dönüşümdeki izlenimleri de paylaşmak istiyorum.
Başlığa gelince...Rusça bilmeyenler için hiçbir anlam ifade etmeyen bu kelime “zıdrasvuyte” okunuyor, Türkçe “merhaba” anlamına geliyor. Merhaba...