Norveç Rusya'yı geçti, AB'nin en büyük tedarikçisi oldu

Brüksel'de yeni bir enerji raporu sunan BP Başekonomisti Christof Rühl, 2012 yılında Norveç'in, Rusya'nın önüne geçerek AB'nin en büyük doğalgaz tedarikçisi olduğunu söyledi. Bu durum, İskandinav ülke açısından bir ilk oldu.

Aynı zamanda BP Başkan Yardımcısı olan Christof Rühl, geçtiğimiz 10 yıl içinde iki eğilimin ortaya çıktığını belirttti ve bunların ABD'de kaya gazı üretiminde ve sıvılaştırılmış doğalgaz doğalgaz ticaretindeki hızlı artış olduğunu söyledi. Geçtiğimiz yıl kaya gazı üretimi daha yavaş bir hızda devam etti ve LNG ticareti de hızla geriledi.

Rühl, bu eğilimlerin arkasından ortaya, 'kömür ve doğalgaz arasında ilginç bir yakıtlar arası rekabet' çıktığını söyledi. Tüm dünyada doğalgaz kullanımı 2012 yılında bir önceki yıla göre yüzde 2.2 daha hızlı arttı, ancak bu oran uzun vadedeki ortalamanın altında kaldı. Artış, gaz kullanımının dünyanın en büyük ekonomisinde dünyadaki diğer tüm bölgelerden daha hızlı artması sebebiyle büyük ölçüde ABD'ye bağlı oldu.

BP'nin hazırladığı Dünya Enerjisi İstatistiki İncelemesi 2013'ü sunan Rühl aynı zamanda doğalgaz tüketiminin en hızlı düştüğü bölgelerin AB ve eski Sovyet ülkeleri olduğunu söyledi.

Küresel doğalgaz fiyatlarında ABD'de rekor düşüş yaşanırken 2011 yılındaki Fukuşima faciasının ardından nükleer reaktörlerin kapanmasının telafi edilmesi sebebiyle Japonya pazarında fiyatlar tüm zamanların en üst seviyesine ulaştı.

ABD'de sondaj faaliyetleri, doğalgaz fiyatlarının düşmesine rağmen petrolün pahalı olmayı sürdürmesi sebebiyle kaya gazından kaya petrolüne kaydı. Rühl, ABD'de 2011 yılında kaya gazı üretiminde yaşanan artışın 84 milyar metreküp olduğunu, buna karşın 2012 yılında üretim artışının yalnızca 10 milyar metreküp olduğunu söyledi.

BP uzmanına göre ABD'deki gaz fazlası o kadar çok oldu ki Meksika'ya boru hattıyla ihraç edilen miktar ya da LNG inracatı da bunu absorbe etmeye yetmedi. Rühl, gaz fazlasını absorbe edebilecek kadar büyük ve esnek olan tek sektörün elektrik üretimi olduğunu söyledi. Ancak bu sektör açısından gaz fiyatlarının, kömürle rekabet edebilecek kadar düşük olması gerektiğine işaret etti.

Gelişmeyi 'şaşırtıcı bir yön değişimi' olarak niteleyen Rühl, yüzde 21 artışla elektrik üretimine giden 44 milyar metreküpün ABD tarihindeki en yüksek seviye olduğunu söyledi. Buna karşın ABD'deki kömür tüketimi de yüzde 12 düştü.

Tam tersi

Rühl, AB'de yaşananların ise ABD'deki gelişmelerin tam tersi olduğunu söyledi. Rühl, Asya'da talep artarken Avrupa'nın LNG için rekabete girmediğini ve Avrupa'nın LNG ithalatının yüzde 25 düştüğünü kaydetti.

'Bu, AB'nin Norveç ve Rusya gibi geleneksel doğalgaz tedarikçileri için iyi bir haber olmuştur' dedi ve iki ülkenin fiyatlarda artışa gidebileceğini, ancak beklenmedik şekilde ucuz kömürden gelen rekabet karşısında böyle bir yola gitmediklerini de ekledi.

BP Başekonomisti, ABD'de elektrik üretimi için kullanılan kömürün artık Avrupa'da da mevcut olduğunu ve bunun, Avrupa'da da doğalgazla rekabet edecek kadar ucuz olduğunu söyledi. Rühl, Avrupa'da kömürden enerji üretiminin doğalgaza oranla ortalama yüzde 45 daha ucuz olduğunu söyledi.

Norveç Rusya'nın önüne geçti

Rusya'nın doğalgaz fiyatlarını petrole sabitlemesi ve Norveç'in de endeks sistemini koruması sebebiyle Norveç'ten yapılan ithalat yüzde 12 arttı, Gazprom'dan ithalat ise yüzde 10 düştü. Rühl, ilk kez 2012 yılında Norveç'in AB'ye Rusya'dan daha çok doğalgaz sattığını söyledi.

Rühl, kömür kullanımındaki artışın Avrupa'daki karbon emisyonları üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğunu, ancak artık dünyadaki kömürün yarısını kullanan Çin'deki durumun halen daha ciddi olduğunu söyledi. Rühl aynı zamanda Japonya'da da karbon emisyonlarında yaşanan artışın kayda değer olduğunu söyledi.

Küresel çapta emisyonlar geçtiğimiz yıl yüzde 1.9 ile artmaya devam etti. BP raporuna göre bu durum, büyük oranda kömür kullanımındaki artışa bağlı olarak enerji üretimindeki artıştan biraz daha yüksek oldu.

Öbür uçta ise karbon emisyonlarındaki en büyük düşüş ABD'de yaşandı. Avrupa'daki emisyonlar da düşmekle birlikte bu düşüşün hızı geçtiğimiz yıllara göre daha yavaş oldu.

Rühl, 'Bu oldukça şaşırtıcı. Avrupa Birliği'ni on yıllar boyunca enerji ve iklim değişikliği politikalarını arkasına almış bir oluşum olarak, ABD'yi ise iklim politikalarının özellikle öne çıkmadığı bir oluşum olarak düşünmüştük' dedi.