Rusya Suriye'de ne arıyor? - YORUM

Bu soruyu Rusya uçağının Türkiye tarafından düşürüldüğü Kasım 2015'ten önce sorsaydık, belki oldukça mütevazı ve rasyonel bir cevap bulabilirdik.

Cevap ‘Rusya on yıllardır Suriye'de süren varlığı ve Akdeniz'de tek limanını savunmak için Suriye müzakerelerinde masada olmak istiyor.' olurdu. Bu olgu anlaşılırdı. Bugün ne yazık ki tüm veriler Rusya'nın Suriye krizini derinleştirici bir şekilde Türkiye'nin güneyinde yeni bir Afganistan inşasını hedeflediğine işaret ediyor. Rusya Suriye'de çözümün değil, sorunun parçası artık.

Rusya'nın diğer krizlerde de okuyabileceğimiz el yazısı Suriye krizinde de görünür olmaya başladı. Ermenistan ile Azerbaycan arasında yirmi yıl sonra tekrar bir savaş ihtimali var bugün. Azerbaycan'ın Karabağ dışında %20 civarında toprağı işgal altında. Minsk grubu üyesi Rusya bu krizde en etkin aktör. Ama çözüme doğru bir santim bile mesafe alınmış değil. Çünkü krizin sürmesi Rusya'yı hem Ermenistan, hem Azerbaycan'da güçlü kılıyor. Gürcistan'da da durum farklı değil. Bu ülkenin de %30'unun etnik çelişkileri derinleştiren Rusya işgalinde olduğu biliniyor. Çözüm, Gürcistan'da barış, bu ülkenin toprak bütünlüğü... konuşulmuyor bile. Bu el yazısını çok daha kalın kalemle yazılmış olarak Kırım'ın işgali ve Ukrayna krizinde de okuyabilirsiniz. Bu ülkenin de doğusu işgal altında. Rusya her gün yüzlerce kamyonla bölgeye sadece gıda maddesi değil, silah da taşıyor. Dünya bu krizlere Rusya'nın “ön ve arka bahçesi” olarak gördüğü için temkinli yaklaşıyor.

İlk bakışta Gürcistan, Azerbaycan, Ukrayna, Moldova'da bölücü etnik güçlere destek vermek bu ülkelerin toprak bütünlüğünü hiçe saymak Rusya açısından mantıklı gelmeyebilir. Dünyanın en renkli ve zengin etnik ve inanç mozaiğine sahip bir ülkenin aslında daha farklı, toprak bütünlüğüne saygı politikasını öne çıkarması gerekirdi. Sovyetler Birliği dağılıncaya kadar bu tutum etkindi. Putin ile yeni bir politika izleniyor. Putin ve iktidarını destekleyen güçler derin bir mağduriyet duygusu, rencide ve tehdit edildiği algısı ile beslenen milliyetçi bir ruh içerisinde. Sovyetlerin dağılmasını tarihi bir hata, NATO'nun Baltık Denizi'ne açılmasını tehdit olarak algılıyor. Bu tür milliyetçi duygular Ruslara özgü değil. Birinci Cihan Savaşı sonrası Almanya'da, Balkan krizinde de Sırbistan'da yaşandı bu duygular. “Osmanlı” ile bizde de var.

Her neyse, Putin ve çevresine bu mağduriyet, haksızlığa uğrama, rencide edilme duygusunu derinden yaşatan ikinci bir olgu var. İki kutuplu, Soğuk Savaş yıllarında etkin konumlarının nostaljisini yaşıyorlar. Dünyanın Moskova'ya korku ve saygı dolu bakışından eser yok artık. Ekonomik olarak ayakta durmakta zorlanan, yer altı zenginlikleri ile yaşayan, tarım sektöründe bile dışa bağımlı “büyük” bir ülke bugün Rusya. Bu yetmezmiş gibi, Çin, Hindistan, Brezilya gibi yeni ekonomiler sahnede. Rusya derin bir “geri kalmışlık” ruhu ile baş başa.

Putin'in tarihin gidişini değiştirmek, Avrasya Gümrük Birliği ile Sovyetleri kısmen de olsa ihya etme için girişimi Ukrayna ile çöktükten sonra, Kırım'ı işgal etmesi tesadüf değildi. Suriye'de de benzer bir süreç izliyoruz. Türkiye'nin geçen kasımda bir Rusya uçağını düşürmesi yukarıda anlatmaya çalıştığımız ruh halindeki Moskova'da soğuk duş oldu. Türkiye belki hiç hesaplamadan dünyanın en büyük nükleer gücüne şamar oğlanı muamelesi yaptı. Doğu Avrupa'da yıllardır süren ihlale rağmen kimsenin cüret edemediği bir “saygısızlık”. Rusya'yı, “dokunulur” kıldı, rencide etti. Türkiye'ye karşı sert çıkışın temelinde bu duygular yatıyor. Ama Putin cevabı Suriye'de vermekte kararlı görünüyor. Kürtlerin sözcülüğüne soyunması tesadüf değil. Türkiye'yi de krizin parçası yapmak istiyor. Rusya bölgede kalıcı olabilmek için krizin sürmesinden yana. Müzakereler yönetilir bir kriz politikası arayışından ibaret. Belki bu yüzden yarın “ateşkes” başlayabilir. Barış arayışı için değil, kriz yönetimi için.

Putin Türkiye'yi girdiği Suriye bataklığına çekmek istiyor. Yumuşak, krizi tırmandırmamaya özen gösteren bir tutum, Rusya'nın “kriz ile var olma” stratejisine en isabetli cevap olur. Ankara müttefikleri ve Kürtlere kulak verse, Avrupa ve Washington “Ruslar Suriye'de ne arıyor?” sorusuna eğilir.