ABD Şam'a Yaptırımları Kaldırma Şartını Açıkladı; İşte Rusya Detayı
HABERRUS - ABD, Suriye’deki Rus Askeri Üslerine Göz Yummaya Devam Ediyor.
Washington, geçici Suriye yönetimine, yaptırımların hafifletilmesi için yerine getirilmesi gereken şartları içeren kısa bir liste gönderdi.
Bu şartlar arasında, Suriye’nin kimyasal silah stoklarını yok etmesi, terörizmle mücadelede işbirliği yapması ve kaybolan bir Amerikan vatandaşının bulunmasına yardımcı olması yer alıyor. Ancak, bu liste önceki Senato taleplerinden farklı.
Özellikle Beyaz Saray, Suriye’nin Rusya’nın iki askeri üssüne erişimini engellemesini istemiyor.
Reuters’in haberine göre, ABD, Şam yönetiminden Asad rejiminden kalan kimyasal silahların yok edilmesini, Orta Doğu’daki küresel terörist örgütlerle mücadele konusunda işbirliği yapmayı ve yabancı militanları üst düzey görevlerde kabul etmemeyi talep etti.
Ayrıca, 2012 yılında Suriye güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybolan Amerikalı gazeteci Austin Tice’ın bulunması için yardım isteniyor.
Bu taleplerin yerine getirilmesi, Suriye’ye karşı uygulanan Amerikan yaptırımlarının hafifletilmesine yardımcı olabilir. Reuters’e göre, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, hükümetin finansal işlemlerini kapsayan yaptırım muafiyetinin iki yıl daha uzatılmasını değerlendirebilir.
Ayrıca, Washington, Suriye’nin savaş sonrası ekonomisinin toparlanmasına yardımcı olmak amacıyla başka bir “izin penceresi” açmayı da planlıyor.
Bu liste, Şubat ayında Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Jim Risch tarafından sunulan taleplerle kısmen örtüşüyor. Ancak, bu sefer Beyaz Saray, Suriye’nin Rusya’ya iki askeri üssü kapatmasını istemiyor. Hatırlanacağı üzere, Şubat ayında Risch, geçici hükümetin Moskova ve Tahran’ı Suriye’den çıkarmasını talep etmişti. Bu, özellikle Tartus‘taki Rus deniz üssü ve Suriye’nin diğer stratejik bölgelerinin kontrolü için önemli bir konu.
İsrail medyasına göre, Başbakan Binyamin Netanyahu yönetimi, Rus askeri üslerinin kalmasının önemini Washington’da lobi yaparak savundu.
Reuters’e göre, İsrail yetkilileri, Rusya’nın İsrail’in sınır güvenliği için bir garanti sağladığını iddia etti.
Amerikalı yetkililer ise bu iddiaya şaşırmış ve Türkiye‘nin NATO üyesi olarak İsrail için yeterli bir güvenlik garantörü olabileceğini belirtmişti.
Ancak İsrail, Türkiye’nin Suriye’deki artan etkisini büyük bir tehdit olarak görüyor ve Rus üslerinin korunmasının gerekliliğini vurguluyor.
Son günlerde Walla isimli İsrail kaynağının haberine göre, İsrail’in askeri ve istihbarat çevreleri, Türkiye’nin Suriye’deki etkisinin genişlemesinin sonuçlarını tartışmak üzere bir dizi iç toplantı düzenledi. Bu toplantılarda, Türkiye ile İsrail arasında Suriye’de olası bir çatışmanın kaçınılmaz olduğu sonucuna varıldığı belirtiliyor. İsrail, bu durumda, güney Suriye’deki askeri varlığını artırarak Rus üslerinin korunmasının, Türkiye’nin Suriye’deki askeri tesislere sahip olmasının engellenmesi için bir savunma hattı oluşturulacağını savunuyor.
Resmi olarak İsrail hükümeti bu konuda herhangi bir açıklama yapmamış olsa da, Rusya’nın Suriye’deki askeri üsleri konusu, İsrail için stratejik bir öneme sahip. Alexander Ben-Zvi, İsrail’in Rusya ile bu üslerin kaderini tartışmadığını ve bu sorunun yalnızca Rusya ve Suriye arasında çözümlenmesi gerektiğini belirtti. Bununla birlikte, İsrail’in güvenliği için her türlü tehdide karşılık vereceklerini de ekledi.
Suriye, yönetimsel bir krizle mücadele ediyor ve bu durum, ülkedeki uzun süreli istikrarsızlığa yol açabilir.
ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü tarafından yayımlanan yıllık raporda, Suriye’deki geçici hükümetin, ülkenin yönetimini birleştirmekte zorlanacağı ve bu durumun IŞİD gibi radikal grupların yeniden güç kazanmasına zemin hazırlayabileceği belirtiliyor. Rapora göre, Suriye’nin ekonomik sıkıntıları, insani ihtiyaçlar ve etnik çatışmalar, ülkenin geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyor.
ABD istihbarat servisleri, Mart başında, geçici hükümete bağlı silahlı grupların, Alevi toplumu üzerine cinayetler ve infazlar gerçekleştirdiğini bildiriyor.
Bu durum, Suriye’deki geçici hükümetin henüz tam kontrolü sağlayamadığını ve ülkedeki etnik ve mezhebi grupların geçmişteki yönetimle hesaplaşmalarının devam ettiğini gösteriyor.