Ramazan - 14
10 yıldır eskimiş Kur'an'ı Kerim'leri ücretsiz yeniliyorMehmet Ermanlı, bir matbaacı. On yıldır kendisine getirilen eskimiş Kur'an'ları ücretsiz yeniliyor. "Bir garip âşığın elinden ne gelirse onu yapmaya çalışıyorum." diyor. Yıllardır eskimiş Kur'an kapaklarını atmayıp biriktirmiş. Ermanlı'nın çocuklarına bir de vasiyeti var: "Beni onlarla ısıtılmış suyla yıkayın." Mehmet Ermanlı, kendisini Kur'an-ı Kerim tamirine adamış bir matbaacı. İstanbul'da ticaretle uğraşırken, ulusal yayın yapan bir gazetede "İncil ve Hıristiyanlığı konu edinen kitaplar ücretsiz dağıtılır." ilanını görünce kendisine ait cilt evinde hiçbir ücret almadan Kur'an-ı Kerim tamir etmeye başlamış. Ermanlı, Konya Matbaacılar Sitesi'ndeki işyerinde çalışanlarıyla birlikte haftanın üç günü, yıpranan Kur'an'ları yeniliyor. Genç matbaacıya Kur'an getirenler arasında her meslekten insanın bulunması dikkat çekiyor. Tamir için getirilen Kur'an'ların büyük bir bölümünün antika değerinde olduğunu belirten Ermanlı, bu tür kitapları orijinalliğini bozmamak için Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'ne gönderiyor. Tozlu raflarda unutulmaya yüz tutmuş Kur'an'ları yenilerek tekrar okunmasını sağlıyor. Ücretsiz Kur'an yenileyen Ermanlı, gayesini, "Bir garip âşık ne yaparsa, elinden ne gelirse, maddiyatı neye yeterse ben de onu yapmaya çalışıyorum." diyerek özetliyor. Ermanlı, bir de çocuklarına vasiyet bırakmış: "On yıldır tamir ettiğim eski Kur'an kapaklarını biriktirdim. Öldüğümde beni yıkayacakları suyu, biriktirdiğim Kur'an-ı Kerim kapaklarıyla ısıtsınlar." İlk önceleri arkadaşlarının getirdiği Kur'an-ı Kerim'leri tamir etmeye başlayan Ermanlı, "Kitapların en güzelini onarıyorum." diyor. Bugüne kadar binlerce Kur'an'ı tamir ettiğini söyleyen Ermanlı, itina ile yaptığı ücretsiz tamir serüvenini ise şöyle anlatıyor: "Komşularımdan biri sayfaları eksik, kapakları yıpranan Kur'an'ı tamir için bana getirdi. Eksik sayfalarını tamamlayıp kapaklarını yeniledim. Komşum, tamir edilen Kur'an'ı görünce 'Benim mi?' diye şaşırdı. Bu olaydan sonra ücretsiz Kur'an tamiri yapmaya karar verdim." Genç matbaacının bir hedefi de tamir ettiği her Kur'an-ı Kerim yanında bir de ücretsiz meal hediye etmek. Maddi imkânları şimdilik buna el vermiyor. "Kur'an'ı anlayarak okuyup, okuduğumuzla amel yapmaya o kadar çok ihtiyacımız var ki." diyen Ermanlı, bunun için meal okunması gerektiğini hatırlatıyor. Ermanlı'ya, onarım için çevre illerden de Kur'an gönderiliyor. Genç matbaacının iş yoğunluğu Ramazan'la birlikte artmış durumda. Tamir sırasında herhangi bir yorgunluk hissetmediğini ifade eden Ermanlı, işinden duyduğu memnuniyetini ise şu sözlerle anlatıyor: "Tamir yaptığım zaman, günün bütün yorgunluğuyla birlikte kimi sıkıntılarımdan da uzaklaşıyorum." Sığınma evinde aile hasreti yaşanıyorKonya'da Kadın Sığınma Evi'nde hayata tutunmaya çalışan mağdur kadınlar, Ramazan'ı buruk ama birbiriyle dayanışma içinde geçiriyor. Eski Ramazanları hatırlayıp hüzünlenseler de sığınma evindeki aile ortamıyla Ramazan sevincini birlikte yaşıyorlar. Eşinden, annesinden, babasından, akrabasından şiddet gördüğü için evinden ayrılmak zorunda kalan veya sokağa atılan kadınların bir bölümü Şefkat- Der'in açtığı sığınma evine yerleşmiş. Kimi Gaziantep'ten, kimi Kayseri'den, kimi Afyonkarahisar'dan, kimisi de yurtdışından gelmiş kadınların barındığı sığınma evi, 'gönülleri yaralı' kadınları aynı çatı altında birleştirmiş. Kadınların sahur ve iftara birlikte hazırlık yaptığı Kadın Sığınma Evi'ne her gün akşam karanlığıyla birlikte aile hasreti çöküyor. 20 civarında kadının kaldığı bu evde Ramazan buruk ama mutlu geçiyor. Kadın Sığınma Evi'nin sakinlerinden Kayserili Hatice K. ailevi problemleri yüzünden evinden ayrılmış. İki çocuğunu geride bırakmak zorunda kalan Hatice K., günlerce otogarlarda sabahladıktan sonra Şefkat-Der'in sığınma evine müracaat etmiş. Biri özürlü iki çocuğuyla 5 yıldır sığınma evinde kalıyor. Hatice K. herkesin Ramazan'ı aile fertleriyle birlikte doya doya yaşadığı bugünlerde yanında getiremediği iki çocuğunu çok özlediğini belirtiyor. En azından bütün çocuklarıyla birlikte sahura kalkmak, günü oruçlu geçirmek ve iftar sofrasına hep birlikte oturmak istediğini anlatan Hatice K., Ramazan'da kendisine hüzün veren en önemli eksikliğin bu düşüncesini yaşayamamak olduğunu söyledi. Zübeyde M. ise yaptığı iki evlilikte bulamadığı mutluluğu burada bulmuş. İlk eşinden ayrıldıktan sonra 'mutlu olurum' düşüncesiyle evlendiği ikinci eşi de 4 aylık hamileyken Zübeyde M.'yi sokağa terk etmiş. Gaziantep'te yaşayan ailesinin 'ne yaparsan yap yeter ki buraya geri dönme' tehdidi nedeniyle Şefkat- Der'e sığınmış. Çocuğunu burada dünyaya getiren genç kadın, "2 yıl sokaklarda kaldım. Sonra buraya sığındım. Kızıma Dilek adını verdim. Ailemden görmediğim ilgiyi buradaki arkadaşlarımdan gördüm. Mübarek Ramazan ayı, yaşadığımız acı, özlem ve hüzünlerimizi bir nebze olsun azaltıyor." diyor. En büyük korkularI, tekrar sokağa terk edilmek Sığınma Evi Müdürü Ayfer Eren, sevdiklerinden ayrı yaşayan insanların Ramazan'ı mutlu ve huzurlu yaşamaları için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini belirtti. Evinden, ailesinden ayrılmış bu kadınlara hiçbir mekanın aile sıcaklığını veremeyeceğini belirten Müdür Eren, "Burada kalanlar annesinden, babasından, çocuklarından ayrı. Mutlu zamanlarındaki Ramazanları elbette özlüyor, hüzünleniyorlar." diye konuşuyor. Şefkat-Der'in bugüne kadar yüzlerce kadına ev sahipliği yapan Kadın Sığınma Evi, gönüllülerin desteğiyle ayakta durmaya çalışıyor. Kadınların en büyük korkusu ise tekrar sokağa terk edilmek. 'Haksızlıkları Allah'ıma havale ederek unutmaya karar verdim'Günümüzde üst düzey yönetici iseniz, kendi işiniz dışında başka ticari kuruluşlarda hissedar ve karar mekanizmalarında iseniz, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında yönetim kademelerinde görevleriniz varsa, vakıf, dernek gibi hizmet birimlerinde görev almışsanız ve incitmekten korkan, incinebilen çok hassas bir yapınız varsa, işiniz zor demektir. Aslında kendimi tarif ediyorum, uzun bir müddet olayların tesirinden kurtulamamakla geçti hayatım. Yaklaşık on yıl kadar önce bir karar aldım. "Mademki insanlara kin tutmamak, darılmamak" gibi bir huyum var, "Neden kendime zulmedeyim ki?" diye düşündüm. Haksızlığa uğradığımı sandığım veya hakaret olarak algıladığım davranışları Allah'ıma havale ederek unutmaya karar verdim. Şimdi çok rahatım çok daha fazla insanla temas ediyorum, çok daha fazla bahsettiğim konulara maruz kalıyorum ve unutabiliyorum. İnsanlar hatalarını anlayıp döndüklerinde samimiyetle onlara benim küsme darılma lüksüm olmadığını söylüyorum. Bu duyguların kaynağında gençlik yıllarımda kendime hayat tarzı olarak benimsediğim "Müslümanların birbiri ile üç günden fazla küs durmaları haramdır." hadis-i şerifidir. Ticari hayata başladığımdan bu yana, zorda kalmış insanlar için bir şeyler yapılması gerektiği kaygısını her Müslüman gibi ben de hep yüreğimde taşıdım ve imkanlar nispetinde elimden geleni yapmaya çalıştım. Vakıf ve sivil toplum kuruluşlarında görev aldıktan sonra durum biraz değişti. Kendi gücümüzün dışındaki hayırlara da aracılık etme durumu hasıl oldu. Bunun ötesinde yurtdışı yardım ve organizasyonlarda görev üstlendiğimde işin boyutu büyüdü ve kendi servetimin belki onlarca katına aracılık etme durumuna gelmiş oldum. Evvelki yıl " Hayırlara vesile olanlar hayrı yapan gibidir." hadis-i şerifini okumanın daha bir anlam kazandığını fark ettim. Şöyle bir düşündüm sahip olduklarımın kat kat fazlasına aracılık etmenin mükafatını. Dehşete düştüm ve Rabb'ime hamdettim. İbrahım Ceylan, Kutup Yıldızı Sağlık Gönüllüleri Derneği Başkan Yardımcısı, işadamı |
Aşıkların hayatı, beden matbahı yüzünden kararmıştı. İşte oruç, o matbahları aydınlatmak için çıktı geldi. Hz. Mevlâna (k.s.) Ey Rabbim; ey Rabbim; ey çok şefkatli olan; ey büyük nimetler veren; ey celal ve ikram sahibi! Hz. Muhammed ve âline salat eyle ve senden istediğim, katında aradığım ve elde etmek için sana yöneldiğim tüm şeyleri bana ver. Onları benim için iste, mukadder et ve geçerli kıl. Onlardan benim için mukadder buyurduklarında bana hayır ve bereket ver. Onları vermekle bana lütufta bulun. Onlardan bana verdiklerinle beni mutlu eyle. Lütf u kereminden ve indindekinin bolluğundan istediğimden fazlasını bana ver. Çünkü sen, çok zengin, çok cömertsin.Bunların ardından da ahiretin daha iyi olan nimetlerini ver bana; ey merhametlilerin en merhametlisi! Oruçlunun sevinci Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir mutluluk ve sevinç duyar. O, tuttuğu orucun mükâfatını almak üzere, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna vardığı zaman en büyük sevinci tadacaktır. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Oruçlunun iki sevinci vardır: Biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah'a kavuştuğu zamandır." (Buhârî, Savm, 20) Patlıcanlı Doruk KebabıMalzemeler 600 gr orta yağlı kebap kıyması, 1 kg kemer patlıcan, 1 kg dolmalık biber, 3 diş sarımsak, 50 gr kırık Antep fıstığı, 100 gr rende kaşar peyniri, 30 gr tuz, 10 gr karabiber, 100 ml zeytinyağı, 4 adet tahta çöp şiş, 1 adet limon Hazırlanışı Patlıcanların iki tanesini ayırıp geri kalanını biberlerle közleyelim. Kalan patlıcanları uzunlamasına kesin bir fileto bıçağı yardımıyla uzun ince şeritler halinde keselim. Kıymasının içine; tuz, karabiber, rende kaşar ve fıstığı katıp yoğurma işlemine başlayalım. 30 gramlık toplar alıp kestiğimiz patlıcanları kebaplarımıza saralım ve altı adetlik gruplar halinde çöp şişlere takalım. Fazla harlı olmayan bir ızgarada pişirelim, közlemiş olduğumuz patlıcanları ve biberleri soyup küp şeklinde doğrayalım, içine ince kıyılmış sarımsak, tuz, karabiberi ve zeytinyağını ilave edelim. Izgara edilmiş kebaplarımızı çöp şişlerinden çekerek alıyoruz ve patlıcan salatamızı tabaklara bölüştürüp servise hazır ediyoruz. Afiyet olsun. |