Avrupa'nın vanası Türkiye'nin elinde
İçeride siyasete kilitlenmiş, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanması tartışmasına kapılmışken dışımızdaki gelişmeler bizlerin yakasını bırakmıyor.
Ne hikmetse anamuhalefet bu gelişmelerin hiçbiri hakkında fikir bile beyan etmiyor ya da edemiyor. CHP, daha dün askere sivil yargı yolu açılsın diye çıkarttığı yasayı bugün inkar ediyor, Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor.
Gelişmelerin hızına ayak uyduramayan muhalefet, her daim Türkiye'yi geri çekiyor. Oysa düne kadar sessiz dış politika izleyen Türkiye, yeni dünya konjonktüründe etkin olmak istiyor.
Davos'ta İsrail liderine tepki gösteren Türkiye, başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyanın en popüler ülkesi haline geliverdi. Başbakan Erdoğan'ın 'one minute' çıkışı dış politikada nasıl varlık gösterileceğinin habercisi oldu.
Bir taraftan İsrail'in Filistin halkına uyguladığı zulme karşı çıkılırken diğer taraftan Çin'in Uygur Türklerine yaptıklarına sessiz kalmıyor, boyun eğmiyor.
Aktif dış politikanın ekonomik ayağı da ihmal edilmiyor. Ülkeye yabancı sermayenin çekilmesi noktasındaki çalışmalar ilgi odağı olmamıza neden oluyor. En son arazi tahsisine varan teşvikler, yabancıların dikkatini çeken hamlelerin sonuncusu oldu.
Uzun yıllardan beri hayal olarak konuşulan konular bugün gerçeğe dönüşüyor. Hayallerimiz, umutlarımız tekrar canlanıyor. Boynu bükük solgun günlerimiz bitiyor. Dış dünyada gücümüze güç katan, Hazar ve Ortadoğu gaz kaynaklarını Avrupa'ya iletecek Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi'nden söz ediyorum. Anlaşmalar dün Ankara'da imzalandı.
Türkiye, tarihî bir anlaşmanın tarafı olarak devlet başkanı ve başbakanları misafir etti. Uzun zamandır dış politikada yürütülen diplomasi trafiğinin meyveleri bugün toplanıyor.
Son gelişmelerde devletin zirvesindeki uyumun katkısı küçümsenemez. Özellikle son iki yıldır Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çok aktif bir dış politika izlediler. Dış seyahatlere çıktılar; ziyaretler gerçekleştirildi.
Irak Başbakanı Nuri el Maliki'nin Nabucco Projesi'nin Ankara'daki imza törenine son anda katılması, Türk dış politikasının son zaferidir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Irak ziyaretinin sonucudur bu.
Neticede Nabucco ile Türkiye, tarihî bir anlaşmaya ev sahipliği yaptı. Financial Times'ın ifadesiyle "Yeni İpek Yolu" hayata geçti.
Bilindiği gibi Türkiye, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) gibi çok önemli petrol taşıma projesine imza atmıştı. Bununla önemli bir geçiş ülkesi olduk. Bu geçiş yoluna yenileri eklenecek.
Avrupa Birliği'ne girme noktasında bazı ülkeler ayak direse de, onlar da Türkiye'ye muhtaç artık. Çünkü Avrupa ülkeleri, tükettiği doğalgazın yarısını ithal ediyor; yarınlarda bu oran yüzde 75'lere kadar yükselecek.
Rusya'ya doğalgaz bağımlılığını azaltmak isteyen AB için biz tek çıkış kapısıyız. AB'ye üyeliğine karşı çıkanlara karşı enerji silahı, Ankara'nın önemli kozlarından birisi.
Bir ara Türkiye, Rusya'nın hamleleri ile enerji nakil hatlarında geriye sarmaya başlamıştı. Avrupa Birliği üyelik sürecinde en önemli kozlardan biri olan 'güvenli enerji koridoru' iddiası zayıflamıştı. Şimdi Nabucco ile Türkiye, zayıflayan elini tekrar güçlendiriyor.
Söylemek istediğim; Türkiye'nin son günlerde yaşadığı diplomasiden, ona biçilen rolü hiç kimsenin es geçmediği. İç siyasetteki çekişmelere rağmen bölgesinde güçlü, dünyada da etkin olmak istiyor. Amacı, hem boru hatlarının nakledildiği hem de barışın simgesi bir ülke olmak.
Bu konuda yalnız sayılmaz. Şimdilik destekçilerinden birisi AB, diğeri de ABD. O nedenle Nabucco önemli. Çünkü Avrupa'nın vanası Türkiye'nin eline geçiyor. Baykal istemese de!