Matruşkadan Türkiye çıktı

| Hüseyin Sümer

Çocukluğumun şarkısıydı, 'aman petrol, canım petrol, artık sana sana muhtacım petrol.' O tarihlerde Türkiye, bu parça ile Eurovizyon'a katılmıştı. Ajda Pekkan'ın söyleyişi ile, dünya siyasetini podyumlara taşıyorduk. 1979 ve 80 yılındaki petrol krizine, sadece şarkılarla eşlik edebiliyorduk.

Petrol o kadar önemliydi ki; bir damla petrolün bir damla kanla eşdeğer tutulduğu yıllardı.

Milyonları ekran karşısına toplayan 1980'lerin efsane Dallas dizisinde bile petrol kuyusu önünde poz veren Ceyar'ı hatırlamayan yoktur. Dizinin ünlü petrol zengini Ewing ailesi gibi olmasa da Türkiye işin önemini şarkılara konu olacak biçimde fark etti. Fark etti de ne oldu peki? Tam anlamıyla bir fiyasko.

O günlerde siyasî kamplara bölündürülen ülke, petrol uğruna olmasa da kardeş kanı akıtmakla meşguldü!

Gelinen süreçte, enerji politikaları noktasında bir arpa boyu yol kat edemedik. Neredeyse petrolün tamamını yurtdışından temin eder hale geldik. Her yıl fiyatlar değişse de ortalama 15 milyar doları başta Rusya olmak üzere tedarikçi ülkelere ödüyoruz.

Şimdi ise arada bir 'petrol bulundu' haberleriyle vatandaş umutlandırılsa da aynı tas aynı hamam devam ediyoruz. Tıpkı 1980'li yıllardaki gibi, 'Aman petrol, canım petrol, artık sana sana muhtacım petrol' şarkısını tekrar söylüyoruz.

Türkiye bu kez aynı şarkıyı büyük bir oyuncu olarak mırıldanıyor. Bir taraftan Obama yönetimi ile Washington'a diğer yandan AB'ye yaklaşıyor. Düne kadar ikiliden birini tercih etmek zorunda olan Türkiye, bugün her iki güçle başta enerji olmak üzere ilişkilerini ilerletiyor. En son Rus Başbakanı Vladimir Putin görüşmesi ile yanına üçüncü bir gücü de ortak aldı.

Dünyanın krizle boğuştuğu bir ortamda Türkiye, gelişmeleri fırsata dönüştürmek için geçmişiyle hesaplaşıyor, adeta. Üç etkili süper gücün ilgisini çekmekle kalmıyor, 'Win Win' yani kazan kazan politikaları ile tarihini yeniden yazmak istiyor.

Tam bu noktada Putin ile Ankara'da nükleer enerjiden tutun doğalgaz ve petrole kadar 20 farklı alandaki anlaşmaya imza attı. Bununla yetinmeyen Soğuk Savaş döneminin iki düşman ülkesi bu kez, ilişkilerden doğacak problemleri çözmek için her yıl başbakanlar ve bakanlar düzeyinde görüşmeler yapacak.

Hatırlarsak Rusya'nın canını sıkacak bir gelişmeye Ankara, geçen ay ev sahipliği yapmıştı. Avrupa'nın liderlerini Nabucco doğalgaz anlaşması için toplamıştı. Klasik dış politika yorumcularına göre Türkiye, Rusya'nın canını sıkmıştı!

Fakat Putin'in Ankara'da yaptığı konuşmalardan klasik yorumcuları ters köşeye getiren açıklamalar geldi. Rus lidere göre, enerji güzergahları açısından Türkiye, vazgeçilmez konumda bulunuyor.

Türkiye, son yıllarda çizdiği dış politika ile mesafe kat etmiş olsa bile henüz gelinen noktadan memnun değil. Üç gücü yanına almanın ötesinde Ortadoğu'dan Afrika'ya oradan Uzakdoğu'ya kadar (Hindistan, Çin, Japonya) başta ekonomik alanlar olmak üzere ilişkilerini artırıyor.

Peki, enerjide dışa bağımlı ülke olarak Türkiye, algısında ne değiştirdi? Değişen şu; artık petrolün ve doğalgazın değerini anlamış bir ülke var, ortada. Hiç olmazsa tıpkı İpek Yolu gibi, 'Petrol Yolu'na sahip olmak istiyor, bugün.

O nedenle petrol ve doğalgazda yapılan transit boru hatlarında bütün yollar artık Ceyhan'a çıkıyor. Ceyhan'a çıkan yolların içinde sadece petrol yer almıyor. Nükleer santral de çok yakında Mersin Akkuyu'da olacak.

Bugüne kadar bir damla petrol için akıtılan bir damla kan politikalarına seyirci kalan ülke, bundan sonra politikaların tam göbeğinde yer alacak. Ancak bir farkla. Menfaatlerinin ötesinde barışçıl politikalara hizmet etmek kaydıyla. Bir yazımda Erdoğan ile Putin'in matruşkasından kim çıkacak? demiştim. Şimdi cevabını veriyorum işte: Türkiye çıktı.

 

Bookmark and Share