Nabucco ve Hazar'ın statüsü...
Yıllardır konuşulan Nabucco Projesi, dün Ankara'da imzalanan hükümetler arası anlaşma ile nihayet gerçekleşme yoluna girmiş bulunuyor.
Anlaşma şüphesiz hem AB ve hem de Türkiye açısından son derece önemli. Ayrıca gelecekte Irak, Mısır, Suriye ve muhtemelen İran'ın katılımlarıyla Ortadoğu açısından da önem kazanacak, Avrupa-Türkiye bütünleşmesinin yanı sıra buna Ortadoğu'ya da zaman içinde rol vererek hem bölgesel barışa ve hem de istikrara da büyük katkı sağlayacak.
Nabucco, bu boyutlarına ek olarak Hazar ülkelerini de projeye dahil ederek çeşitli olumlu etkilerde bulunacak. Bu bağlamda şüphesiz akla ilk gelen ülke Azerbaycan. Bu ülke, Nabucco'nun hemen hemen kesinleşmiş ilk gaz tedarikçisi. Azerbaycan'ı muhtemelen Türkmenistan takip edecek; zira bu ülke, son günlerde Nabucco'yu desteklediğini, projeye katılacağını belirtmiş bulunuyor.
Azeri gazından sonra Türkmen gazı, Nabucco'nun gaz kaynağı bakımından son derece önem taşıyor; çünkü diğer muhtemel kaynaklar olan Irak, Mısır ve İran'ın durumları henüz netleşmiş değil. Ancak bu ülkelere göre garanti durumunda olan Türkmen gazının Türkiye'ye ulaşması için yıllardır ihtilaf konusu olan Hazar'ın hukukî statüsü konusunda mutlaka ilerlemenin gerçekleşmesi gerekiyor; zira Türkmen gazının Türkiye'ye ulaşması için en uygun, en ekonomik yol Hazar Denizi'nin altından geçecek Trans-Hazar hattı denen hat. Bu hat ise Hazar'ın hukukî statüsü konusundaki ihtilaftan dolayı bekleyip duruyor; çünkü taraflar bugüne kadar savundukları pozisyonlardan vazgeçmiş, herhangi bir uzlaşma zeminine girmiş değiller hâlâ.
İran, pozisyonu konusunda en ısrarlı, en inatçı taraf olarak ortada duruyor. Bugünün gerçeklerini bir türlü kabule yanaşmıyor ve hâlâ Hazar'ın statüsü için Sovyetler Birliği ile 1921 ve 1940'ta yaptığı paylaşım anlaşmasının esas alınmasını istiyor. İran, iki yıl önce Tahran'da yapılan toplantıda bu anlaşmalara atıfta bulunmuş, İran Dışişleri Bakanı Muttaki, bunu da şu sözleriyle ortaya koymuştu: "... Hazar cumhuriyetleri yakın dönemde bağımsızlıkları kazandıkları ve bunlar da Sovyetler Birliği'nin halefleri oldukları için Hazar'ın rejimi ve suları ile ilgili İran-Sovyet anlaşmaları hâlâ yürürlüktedir." Bunları söyleyen Muttaki, aynı zamanda bu anlaşmaların hükümlerinin bugün için muhtemelen o kadar etkili olmadıklarına, bazı eksiklerin giderilmesi gerektiğini de işaret etmişti. İran'ın bu tavrı, gerçekten bugünün gerçekleri ile hiç bağdaşmıyor.
Rusya'ya gelince; bu ülke Hazar'ın millî sektörler halinde paylaştırılması gerektiğini savunuyor. Bunun da kıyı uzunluklarını temel alan esaslara göre yapılmasını istiyor. Bu olduğu takdirde, mesela Kazakistan yüzde 29, Rusya yüzde 19 hakka sahip olurken İran sadece yüzde 13 ile yetinmek zorunda kalacak. İran, şüphesiz bu 13'ü kabul etmiyor, bir çözüm olacaksa kıyıdaş 5 ülkenin yüzde 20 eşit hakka sahip olması gerektiğini söylüyor.
Hazar'ın hukukî statüsü işte bu, bir türlü aşılamayan derin ihtilaflar yüzünden çözülmezken Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan, kendi aralarında yaptıkları çeşitli anlaşmalarla kendi sektörlerini belirlemiş, bu sektörlerde çalışmalara başlamış bulunuyorlar. Bu durumda, Hazar'ın kuzey bölgesinde bir tür anlaşma sağlanmış bulunuyor. Ancak bu, şüphesiz yeterli değil; zira statü konusunda bütün ülkelerin üzerinde uzlaşma sağladıkları bir genel anlaşmanın hayata geçmesi gerekiyor. Bu da bugün için hâlâ ulaşılamayan bir hedef olarak ortada duruyor.
Kısacası, Türkmenistan'ın Nabucco'ya katılması, Hazar'ın hukukî statüsü ile yakından alakalı bir durum. Bu bakımdan gerek AB'nin gerekse de Türkiye'nin bu konuyla da ilgilenmesi, gerekirse taraflarla görüşmesi gerekiyor.
Nabucco'nun başarısı için bir bakıma Hazar'ın statüsünün de halli şart oluyor.