Rusya ve Türkiye ilişkilerinde stratejik paradigma değişimi - ANALİZ

Soğuk Savaş yıllarının “güvenilmez NATO ülkesi” Türkiye artık Moskova’nın stratejik ortağı. Bavul ticareti ve turizmle sıcak temasa dönüşen 1990 sonrası Türkiye-Rusya ilişkileri birçok ülkenin gıpta edeceği seviyeye ulaştı. Siyasi, ekonomik, ticari, kültürel ve diğer alanlarda hızla gelişen ilişkiler füze kalkanı, Arap Baharı ya da diğer gelişmelerle yıpranmayacak kadar kurumsal yapıya dönüştü. Türkiye’nin son dönemde geliştirdiği “sıfır sorunlu dış politika” yaklaşımının en başarılı örneğinin sergilendiği Rusya-Türkiye ilişkilerinin geleceği de parlak.

Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’in 12 Mayıs 2010 Ankara ziyaretinde kurulan Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) ortak bakanlar kurulu olarak çalışan bir mekanizmaya dönüştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 Mart 2011’de Moskova ziyaretinde ikincisi gerçekleşen ÜDİK’in üçüncü toplantısı seçimler nedeni ile gecikmeli olarak 2012’nin ikinci yarısında Türkiye’de yapılacak. ÜDİK bünyesinde oluşturulan diğer alt kurumlar ise en alt seviyeye kadar ilişkilerin geliştirilmesini öngörüyor. Dışişleri Bakanlarının başkanlık yaptığı Ortak Stratejik Planlama Grubu, sivil toplum örgütlerinin temsil edildiği Toplumsal Forum ve ekonomi dünyasının yer aldığı Karma Ekonomik Konsey toplantıları ise yoğun gündemlerle çalışmalarına devam ediyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’la birlikte Moskova’da dışişleri bakanlığı üst düzey bürokratları ile birlikte ikinci Ortak Stratejik Planlama Grubu toplantısını gerçekleştirdi. İki ülke ilişkilerinin tüm boyutlarının ele alındığı toplantıda, Suriye, İran, Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya, diğer uluslar arası ve bölgesel sorunlar masaya yatırıldı. Dış politika yaklaşımları bir çok alanda örtüşürken, taraflar ayrışan noktalarda pozisyonlarını anlatma imkanı buldu. “Dostane ve yapıcı” olarak tanımlanan görüşmelerde iki ülkenin stratejik ortaklığının tüm bölgede güven ve istikrar ortamının oluşmasına sağladığı katkıya vurgu yapıldı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu iki ülke ilişkilerinde gelinen noktayı paradigmatik bir değişim olarak niteledi. ÜDİK ve Ortak Stratejik Planlama Grubu gibi kurumsallaşan ortak mekanizmalara dikkat çeken Bakan’a göre artık iki ülke ilişkileri rutinden çıkarak, ortak stratejik planlamaların yapıldığı bir yapıya dönüştü. Lavrov’a göre de iki ülke ilişkileri yapıcı ve güven ortamı içinde hızla gelişiyor. Tüm sorunlara iki ülke birlikte çözüm stratejileri geliştirebiliyor.

Rusya’nın Türkiye’de 20 milyar dolara inşa edeceği en büyük dış yatırım Mersin Akkuyu nükleer santraline dikkat çeken Lavrov, Türkiye’nin Güney Akım’a izin vermesini hatırlattı. Rus Bakana göre yeni projelerin de devreye girmesi ile birlikte iki ülke toplam ticaret hacminin 5 yıl içinde 100 milyar dolara ulaşmasının önünde engel bulunmuyor. Rusya’dan Türkiye’ye giden turist sayısı 2011’de 3,5 milyonla rekor kırarken, Samsun-Ceyhan petrol boru hattı, inşaat sektöründe dev projeler, bankacılık, sanayi ve haberleşme alanında yapılan yatırımlar iki ülke ilişkilerini güçlendiriyor.

İki ülke geçen yıl bir aylık süreli ziyaretlerde vizeleri kaldırarak tarihi bir adım atmıştı. İki ülke vatandaşları şimdi gümrüklerde pasaportlarını göstererek hızlı bir şekilde geçiş yapabiliyor. Lavrov ve Davutoğlu vizelerin kolaylaştırılması ve vizesiz seyahat süresinin uzatılması ile ilgili de çalışmalara başladı. Yeni dönemde 2-3 ay vizesiz seyahat imkanları oluşacak. Rusya’da yatırım yapan Türk şirket sayısının artmasına neden olan uygulama Rus turistlerin de Türkiye’yi birinci destinasyon olarak seçmesine katkı sağlıyor.

Bölgede dış politika yaklaşımlarında büyük bir uyum sağlayan iki ülke farklılıkları da anlayışla karşılayabiliyor. İran nükleer programı nedeni ile yaptırım ya da dış askeri müdahale yaklaşımına şiddetle karşı çıkan Ankara ve Moskova sorunun diplomatik ve siyasi yollarla çözümünü istiyor. Rusya 5+1 formatında görüşmelerin yeniden başlaması için çağrı yaparken, Türkiye görüşmelere ev sahipliği yapabileceğini ve organizasyon için her türlü çabayı ortaya koyacağını belirtiyor. Libya ve Mısır’da olduğu gibi halkların demokratik taleplerine destek verdiklerini ifade eden iki ülke Suriye konusunda da çok farklı görüşlere sahip değil. Rusya Suriye lideri Beşşar Esed’in reform sürecini hızlandırmaması ve sivil halka yönelik şiddet uygulamasından şikayetçi. Ankara da sorunun silah kullanılmadan çözümü için uzun süredir çaba sarf ediyor. Esed’e Libya eski lideri Muammer Kaddafi’nin sonunu hatırlatan Ankara, bölgede dış askeri müdahaleye gidecek bir sürece girilmemesi için mücadele ediyor. Moskova ise Libya senaryosunun Suriye’de tekrarlanma ihtimalinden rahatsız.

Orta Asya’da nüfuz mücadelesi yerine işbirliğini öne çıkaran Rusya ve Türkiye, Balkanlar ve Kafkaslar’da barış ortamının kurulması için çalışıyor. Görüşme sonrası ortak bir bildiri yayınlayan iki ülke bakanlarının “Avrupa’nın güvenliğinin bölünmez olduğu” vurgusu dikkat çekiyor. Füze savunma sistemi yaklaşımında Rus tezini güçlendiren yaklaşıma olumlu bakan Ankara, Kürecik’te 1 Ocak’ta aktif hale gelen radarların savunma amaçlı olduğunu kaydediyor. Bir kısım Rus çevreler tarafından sert bir dille eleştirilse de Türkiye’nin füze kalkanındaki tutumu Kremlin’de anlayışla karşılanıyor. Nitekim Davutoğlu, NATO metinlerinde Rusya ve İran dahil herhangi bir komşu ülkenin dış tehdit olarak yer almasına izin vermediklerini hatırlatıyor.

İki ülke ilişkilerinde yaşanan paradigma değişiminde Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in 2011’in son günlerinde Enerji Bakanı Taner Yıldız’dan Güney Akım’la ilgili izin notasını aldığında yaptığı açıklamayı hatırlamak gerekiyor: “Bu bizim için yeni yıl hediyesi oldu. Türkiye Başbakanı ile mutabık kaldığımız tüm konular yerine getirildi… Türkler güvenilir ortak.”