Rusya ve Türkiye'nin arası gerçekten düzeldi mi?

Gazeteci Cenk Başlamış, Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan yazısında Erdoğan ve Putin son görüşmesini değendirerek, uçak krizinin yaşandığı 24 Kasım 2015 tarihinden, ikilinin bir araya geldiği 10 Ekim 2016 tarihleri arasında yaşanan olaylara değindi.

Cenk Başlamış'ın Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan "Kuzey'de bekleyen tehlike" başlıklı yazısı

Erdoğan ve Putin, Mabeyn Köşkü’nde dostluk pozları verdi ama o sadece görüntü. Rusların taktiği iki müttefik arasında mümkün olduğu kadar çok çatlak çıkarmaya çalışmak, böylece Amerikan desteği olmayan Türkiye’nin Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’daki ihtiraslarını dizginlerken ABD’yi mümkün olduğu kadar bölgeden uzak tutmak.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i hiç kimse bu kadar öfkeli görmemişti, diplomatik dili bırakmış, “bıçkın delikanlı” edasıyla sokak kavgasındaki gibi ağzına geleni söylüyor, “Bizi sırtımızdan vurdular, Türkiye artık düşmanımız...” diyordu. Tarih 24 Kasım 2015’ti, yani Türkiye’nin hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle SU-24 tipi Rus savaş uçağını düşürdüğü gün. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Putin, Mabeyn Köşkü’nde fotoğrafçılara “sıkı dostlar” görüntüleri veriyor, gülüyor, şakalaşıyordu. Tarih 10 Ekim 2016’ıydı, yani iki ülkenin Türk Akımı Doğalgaz Projesi’ni imzaladığı gün.

11 ayda nereden nereye…

Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılıyla 24 Kasım 2015 arasında geçen süreçte Suriye meselesini dış politikasında “1 numara”ya oturtan Türkiye’nin en büyük yanlışı Rusya’yı, olanaklarını, yapabileceklerini kestirememek, hatta küçümsemek oldu. Ankara, hem İsmet İnönü’ye atfedilen “büyük devletlerle ilişki kurmak ayıyla yatağa girmeye benzer” sözünü hem de Rusların “pire için yorgan yakan” karakterini unuttu. İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 520 yıl geriye gitmesine, bu sürecin 69 yılının savaşlarla geçmesine rağmen, yani iki halkın birbirlerini çok iyi tanıması gerekirken yapılan ve bedeli çok ağır olan stratejik bir “unutkanlık”. Rusların öfkesinin bir bölümü gerçek, bir bölümü ise içerideki ve dışarıdaki tribünlere oynamaya yönelik şovdu. “Soğuk Savaş” yıllarından bu yana ilk kez bir Rus savaş uçağı bir NATO üyesi tarafından, hem de Rusya’nın “küçümsediği”, “kendisinden aşağı gördüğü” bir ülke tarafından düşürülmüştü. Türkler bedelini ödemeli, hadleri bildirilmeli ve elbette “saçının teline dokunulunca” Rusların neler yapabileceği dosta düşmana gösterilmeliydi! Öyle de oldu...

Yazının tamamını okumak için buraya tıklayın