Neden bu kadar çok ülke Batı’nın ‘Rusya’ argümanlarını desteklemiyor?
HABERRUS - Batılı liderler ve NATO, Rusya-Ukrayna krizinde yaşananların sorumluluğunu tümüyle Rusya'ya atfeden NATO görüşünü tüm dünyaya kabul ettirme çabaları sürüyor.
Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna’ya başlattığı özel askeri operasyondan bir hafta sonra Birleşmiş Milletler (BM) acil oylama yapmış ve 193 üye ülkeden 141'i Rusya’yı kınamış ancak Çin, Hindistan ve Güney Afrika da dahil olmak üzere bazı büyük ülkeler çekimser kalmayı tercih etmişti.
BBC Güvenlik Muhabiri Frank Gardner, Batı’nın kulak vermediği değerlendirmeleri sıraladığı haberinde Neden bu kadar çok ülkenin Batı’nın yaşanılan tüm bu kriz ve savaşte suçu sadece Rusya’ya yıkan argümanlarını desteklemediğine cevap arıyor.
Batılı liderlerin, bu savaşın sorumluluğunu tümüyle Rusya'ya atfeden NATO görüşünü tüm dünyanın paylaştığına inanmalarının hayal olduğunu, çünkü durumun öyle olmadığına vurgu yaptığı haberinde Rusya-Ukrayna krizinde çekimser kalan çok sayıda büyük ülkenin kendine göre farklı sebepleri ve okumaları olduğunun altını çiziyor.
Doğrudan ekonomik veya askeri çıkarlardan, Batı'nın ikiyüzlülüğü suçlamalarına ve Avrupa'nın sömürge geçmişine kadar birçok nedeni olduğu, her ülkenin Rusya'yı alenen kınamak veya Devlet Başkanı Putin'i kendinden uzaklaştırmak istememesi için kendine özgü nedenleri olabileceğini belirtiyor.
1,4 milyardan fazla nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan ve çoğu Ukrayna'daki haberleri tıpkı Rusya'da olduğu gibi devlet kontrolündeki medyadan alan Çin ile Rusya, bugün ortak hareket ediyor.
NATO, Batı ve demokratik değerlerini, düşmanlık sınırına yaklaşan bir şekilde hor görüyorlar. Çin, Güney Çin Denizi'ne askeri genişlemesi konusunda ABD ile zaten çatışmalı konumda. Pekin ayrıca, Uygur nüfusuna yönelik muamelesi, Hong Kong'da demokrasiyi ezmesi ve gerekirse zorla "Tayvan'ı geri alma" ifadesi konusunda Batılı hükümetlerle çatıştı.
Dolayısıyla Çin ve Rusya'nın NATO'da ortak bir düşmanı var ve hükümetlerinin dünya görüşü her iki ülkenin halkları arasında da paylaşılıyor.
Hindistan ve Pakistan'ın Rusya ile sorun yaşamak istememesinin nedenleri var. Hindistan silahlarının çoğunu Moskova'dan alıyor. Ayrıca Çin ile Himalayalar'daki çatışmasında, Rusya'ya müttefik ve koruyucu olarak ihtiyaç duyabileceğini düşünüyor.
Pakistan'ın kısa süre önce devrilen başbakanı İmran Han da başta ABD olmak üzere Batı'yı sert bir şekilde eleştiriyordu. Pakistan da Rusya'dan silah alıyor ve kuzeyindeki yaşam alanı olarak gördüğü Orta Asya'ya ticaret yollarının güvenliği konusunda Moskova'nın desteğine ihtiyaç duyuyor.
Hem Hindistan hem de Pakistan, işgali kınama konusunda BM oylamasında çekimser kaldı.
Müslüman nüfusu çoğunlukta olan ülkelerde Batı algısı; ikiyüzlülük ve çifte standart
Ayrıca, özellikle Müslüman nüfusu çoğunlukta olan ülkelerde, birçok kişi tarafından paylaşılan yaygın bir kanı var: ABD'nin başını çektiği Batı'ya yönelik ikiyüzlülük ve çifte standart suçlaması.
2003'te ABD ve İngiltere, yıllarca sürecek şiddete yol açacak şekilde Irak'ı işgal ederek BM'yi ve dünya kamuoyunun çoğunluğunu baypas etmeyi seçmişti.
Washington ve Londra ayrıca, Yemen'deki resmi hükümete destek için sık sık hava saldırıları düzenleyen Suudi Arabistan'ı silahlandırarak Yemen'deki iç savaşın uzamasına katkıda bulunmakla suçlanıyor.
Afrika'daki pek çok ülke açısından ise daha tarihsel başka nedenler de rol oynuyor. Sovyet döneminde, Moskova, kıtanın kuzeyindeki Sahra'dan güneydeki Cape'e kadar ABD ve Batı etkisine karşı koymaya çalışırken kıtaya silah yağdırmıştı. Bazı yerlerde, 19. ve 20. yüzyıllarda Batı Avrupa sömürgeciliğinin mirası, Batı'ya karşı bugün bile devam eden bir öfkedir.
El Kaide'nin tüm ülkeyi ele geçirmesini önlemek için 2013'te Mali'ye asker gönderen Fransa, bu eski sömürgesinde popüler değil.
Fransız birliklerinin büyük bir kısmı artık ayrıldı ve yerlerine Kremlin destekli Wagner Grubu'nun paralı askerleri geldi.
Ortadoğu bu konuda nerede duruyor?
Suriye'nin Kuzey Kore, Belarus ve Eritre ile birlikte Rusya'nın işgalini desteklemesi şaşırtıcı değil. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkesi 2015'te IŞİD tarafından işgal edilme riskiyle karşı karşıya kaldıktan sonra ayakta kalabilmek için büyük ölçüde Rusya'ya güveniyor.
Ancak Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Batı'nın eski müttefikleri bile, BM oylamasını desteklemelerine rağmen, Moskova'yı eleştirme konusunda nispeten sessiz kaldılar. BAE'nin fiili hükümdarı Veliaht Prens Muhammed bin Zayed'in Vladimir Putin ile iyi bir ilişkisi var; öyle ki, eski Moskova büyükelçisi Putin'le av gezilerine çıkardı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ABD Başkanı Joe Biden ile ilişkisinin ise büyük ölçüde işlevsiz olduğunu da hatırlamakta fayda var. Karşılıklı hoşnutsuzlukları o kadar fazla ki, iki liderin birbirlerinin telefonlarına cevap vermeyi reddettikleri bildiriliyor.
2018'in sonlarında dünya liderleri G20 Zirvesi için Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te bir araya geldiğinde, Batı'nın Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın tüyler ürpertici cinayetini emretmekle suçlamasından sadece haftalar sonra - çoğu Batılı lider Suudi prensine soğuk davranırken, Putin tam tersini yapmıştı. Bu, Suudi liderin unutmakta acele edeceği bir konu değil.
Sonuç olarak çeşitli nedenlerden ötürü, Batı, ne Putin konusunda, ne yaptırımlar ne de Ukrayna'ya daha fazla silah tedarikiyle Rusya’ya karşı koyma konusundaki istekliliğini dünyanın geri kalanının da paylaştığını varsayamaz.