Ramazan - 10

'Sıcak bir yuvada iftar yapmayalı uzun zaman oldu'

Darülaceze'nin geçtiğimiz yıl başlattığı, sakinlerini İstanbullu ailelerle iftarda buluşturma projesi, duygulu anların yaşanmasına vesile oluyor. Bu yıl ilk olarak Elif-Ali Açıl çiftinin misafiri olan bir grup Darülacezeli, ev yemeklerini ve ev ortamını özlediklerini belirtti ve yaşadıkları hasreti anlattı.

Gardırobundaki en güzel elbiselerini çıkarıp saatler öncesinden hazırlandı. Oda arkadaşlarına sürekli saati soruyordu: "Vakit geldi mi, ne zaman gideceğiz?" Darülaceze'nin en yaşlı sakinlerinden 89 yaşındaki Feride Cahide Özmenç yıllardır tatmadığı bir heyecanı yaşamanın sabırsızlığı içindeydi... Belki de ilk kez aile ortamına misafir olacak, kocaman bir masa etrafında iftar yapmanın keyfine varacaktı. Kayışdağı Darülaceze'nin geçtiğimiz yıl başlattığı ve sakinlerini İstanbullu ailelerle buluşturduğu iftar programı için Ümraniye'deki Elif-Ali Açıl çiftinin kapısı çalındı. Leziz yemeklerin süslediği masada hep birlikte oruçlar açıldı, sohbetler yapıldı, yemek sonrası kahveler içildi. Ev sahibinin Darülaceze sakinleri için bir de sürprizi vardı. Peygamber Efendimiz'in (sas) Sakal-ı Şerif'i getirilmişti. Ömründe ilk kez Sakal-ı Şerif'i görme fırsatı bulan Feride teyze gözyaşlarına boğuldu. Mutluluğunu ise şu sözleri özetliyordu: "Ömrümün belki de son günlerini yaşıyorum, Sakal-ı Şerif'i görünce önce nabzımı yokladım, heyecandan öleceğimi sandım. Bana bu mutluluğu yaşatanlardan Allah razı olsun."

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kayışdağı Darülaceze Müdürlüğü Sosyal Hayata Adaptasyon Projesi kapsamında sakinlerini Ramazan'da İstanbullu ailelerle buluşturuyor. İlki geçen yıl gerçekleştirilen proje için bu yıl da duyurular yapıldı. İstanbullu aileler Darülaceze sakinlerini evlerinde ağırlayabilmek için sıraya girdi. Elif-Ali Açıl çifti de o ailelerden biri. Anne-babalarını yıllar önce kaybeden çift önceki akşam kapılarını Darülaceze'nin 16 sakinine açtı. Misafirleri için kendi elleriyle yemekler hazırlayan 52 yaşındaki 4 çocuk annesi Elif Açıl, "Bu ev çok misafirler ağırladı ama böylesi ilk kez oluyor. Evimiz şenlendi. Anne ve babama olan özlemim dindi." diyor. Ramazan ayında sofraları paylaştıkça bereketinin artacağını söyleyen Açıl, imkanı olan herkesi hayır yapmaya davet ediyor.

Yıllar sonra yuva sıcaklığını hissettim

İftar konuklarından biri 5 yıldır Darülaceze'de kalan 74 yaşındaki Yılmaz Bozkurt. İngiliz Konsolosluğu'na atılan bombada ağır yaralanan ve 4,5 yıl tedavi gören Bozkurt, eşi öldükten sonra çocukları da farklı şehirlerde yaşamayı tercih edince çareyi Darülaceze'ye sığınmakta bulmuş. Günlerini ibadet ederek ve Kur'an-ı Kerim okuyarak geçiren Bozkurt'un en büyük özlemi, ailesiyle oturduğu Ramazan sofralarıymış. İstanbullu ailelerin evlerine konuk olarak bu özlemlerini giderdiklerini anlatan Bozkurt, "Yıllar sonra yuva sıcaklığını hissettim. Evime gelmiş gibiyim. Bizi anne-babaları gibi ağırlayan ev sahiplerinden Allah razı olsun." diyor.

Sizler benim manevi evlatlarımsınız

Çocukları olmadığı için evlat hasretiyle yanan 89 yaşındaki Feride Özmenç, Açıl çiftini manevi çocukları ilan ettiğini ifade ederek başlıyor söze. İki yıldır Darülaceze'de kalan Özmenç, kurumun kendilerine çok iyi baktığını hatırlatıp şöyle devam ediyor: "Bir aile gibi masa etrafında oturup iftar yapmanın keyfi farklıdır. Bu etkinlik sayesinde pek çok aile tanıyor, çocuk özlemimizi onlarla dindiriyoruz."

Darülaceze'nin 6 yıllık sakini Gülay Fıratlı da iftar için heyecanla saatler öncesinden hazırlandığını anlatıyor. Ev yemeklerini çok özlediğini dile getiren Fıratlı, "Darülaceze'de güzel yemekler yiyoruz ama ev yemeği gibi olmuyor. Epeydir güllaç yememiştim, burada yiyince çok mutlu oldum." diye konuşuyor.

6 senedir Darülaceze'de kalan 59 yaşındaki Naciye Yücearslan'ın ise hiç çocuğu olmamış. Eşi de yıllar önce vefat eden Yücearslan Darülaceze'nin kapısını çalmış. Ailesinden kimseyle görüşmeyen ve "Sıcak bir yuvada iftar yapmayalı uzun zaman oldu." diyen Yücearslan, davet edildikleri eve gelirken büyük bir heyecan yaşadığını söylüyor. Yücearslan duygularını şöyle dile getiriyor: "Böyle hayırsever aileler olduğu sürece bizler kendimizi yalnız hissetmeyiz. Benim hiç kalabalık bir ailem olmamıştı, bugün kendimi geniş bir ailenin üyesi gibi gördüm."

Darülacezelilere Sakal-ı Şerif sürprizi

Düğün çorbasıyla oruçlarını açan Darülaceze sakinlerinin menüsünde püreli köfte, Türkmen pilavı, yaprak sarması, zeytinyağlı fasulye ve salata çeşitleri vardı. Ramazanların vazgeçilmezi güllaçla ağızlarını tatlandıran misafirler için asıl sürprizi ev sahibi Ali Açıl yaptı. Odaya elinde küçük bir sandıkla gelen Açıl, Peygamber Efendimiz'in (sas) Sakal-ı Şerif'ini çıkarınca duygu dolu anlar yaşandı. Gözyaşlarına hakim olamayan Darülaceze sakinleri tek tek Sakal-ı Şerif'e dokunma fırsatı buldu. Mutluluklarını özetleyen ise, "Bugün bizim doğum günümüz." sözleriydi.


Yabancı dilde Kur'an'a büyük ilgi var

Ramazan'la birlikte yabancıların da dinimize olan ilgisinde bir artış gözleniyor. Antalya'da özellikle Rusça ve Almanca Kur'an mealleri büyük ilgi görüyor. Turistler, İslam'ı öğren-mek için hangi kaynağa başvuracaklarını soruyor.

Ramazan ayıyla birlikte turizm beldelerinde yaşayan yabancılar ve turistlerin Kur'an-ı Kerim'e ilgisi arttı. Yerleşik ve tatilci turistlerin kimi İslamiyet'i seçtikten sonra, kimi de merak ettiği için Kur'an okuyor. Diyanet Vakfı yetkilileri, Ramazan ayıyla birlikte taleplere yetişemediklerini ifade ederken özellikle turizm beldelerinde Rusça ve Almanca Kur'an-ı Kerim yoğun ilgi gördüğünü söyledi. Kitap satışı yapan yayınevleri ve müftülükler, Rus ve Alman bayanların İslamiyet'i öğrenmek için kendi dillerinde mealli orijinal Kur'an satın aldığını bildiriyor.

Ateist olarak geldiği Türkiye'de Almanca Kur'an mealini okuduktan sonra Müslüman olduğunu ifade eden Alman Harald Urban (50), Kur'an'da her soruya cevap bulduğunu kaydediyor. Kur'an ayetlerinde her şeyden bahsedildiğini anlatan Urban, 2 kez hatmettiği Kur'an'ı fırsat buldukça okuduğunu belirtiyor. Hıristiyan Rus Luba Karaca (32) da arkadaşının Ramazan'da hediye ettiği Rusça Kur'an-ı Kerim'i ilgiyle okuyor. Eşi Türk olan Karaca, 6 yıldır Türkiye'de yaşıyor.

Kur'an taleplerinin Ramazan'da arttığını söyleyen Diyanet Vakfı Yayınları yetkilileri, son bir yılda çeşitli boyutlarda 105 bin adet Türkçe, 5 bin de yabancı dilde Kur'an basıldığı bilgisini veriyor. Ramazan'ın Kur'an ayı olduğunu hatırlatan Kaynak Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Dr. Reşit Haylamaz da bu ayda Kur'an-ı Kerim alan mümin sayısında gözle görülür bir artış yaşandığını ifade etti. Müslümanların yanı sıra yabancıların da Kur'an'a ilgi gösterdiğini ifade eden Haylamaz, "Dünya üzerinde İslamiyet'e olan ilgi ve alaka nisbetinde anadili Türkçe olmayan Müslüman ya da farklı din mensupları da Kur'an alıyor. Başta İngilizce olmak üzere Almanca ve İspanyolca meallerimize büyük ilgi gösteriliyor. Şu ana kadar yayınevimizde üç dilde 15 bine yakın Kur'an-ı Kerim meali basılmıştır." diye konuştu.

Camiye gelen turistlere İslam anlatılıyor

Kur'an-ı Kerim ve ilmihal alan yabancıların son bir ayda arttığını belirten Diyanet Vakfı Antalya Şubesi Yayınevi Müdürü Ayhan Baran, bunda özellikle Avrupa'da İslam'a olan ilginin etkili olduğunu vurguluyor. Kur'an'a en fazla ilgi gösterenler arasında Türklerle evlilik neticesinde dinini değiştiren Alman ve Rus bayanların olduğunu ifade eden Baran, "Bize gelip İslamiyet'i öğrenmek için hangi kitabı alacaklarını soruyorlar. Biz de kendi dillerinde mealli Kur'an-ı Kerim ve ilmihal kitaplarını tavsiye ediyoruz." dedi.

Manavgat Müftülüğü Yayın Satış Sorumlusu Orhan Sarı da tatil beldesinde din değiştiren yabancılara kendi dillerinde Kur'an-ı Kerim hediye ettiklerini kaydetti. Sarı, sadece Manavgat'ta son bir ay içerisinde yaklaşık 45 Rusça, Almanca ve İngilizce Kur'an-ı Kerim satıldığını söyledi. İlçedeki Külliye Camii İmam Hatibi Mustafa Yılmaz da gruplar halinde gelen tatilcilere Müslümanların kitabının hiç tahrif edilmediğini anlattıklarını belirtiyor. Bunu duyan yabancıların Kur'an-ı Kerim'i merak ettiğini söyleyen Yılmaz, özellikle Arapça-Almanca, Arapça-Rusça Kur'an ve yabancı dilde ilmihallerin satışlarının arttığını ifade ediyor.

Yerleşik yabancıların ağırlıkta yaşadığı bir başka turizm beldesi Alanya'da da aynı durum söz konusu. İlçe Müftüsü Ahmet Hamdi Başpınar, gerek hediye gerekse satış yoluyla yabancı dilde Kur'an ve ilmihallerin okunduğunu ifade ediyor. Yabancıların Türkiye'de yaşayanları yakından tanımak istediğini kaydeden Başpınar, bunun için ilk önce Kur'an'ı okuduklarını söyledi. Müftülük olarak camilere çeşitli dillerde İslamiyet'i anlatan broşür gönderdiklerini ifade eden Başpınar, "Daha sonra da abdest ve namaz gibi dini emirlerin yer aldığı ilmihal kitaplarını okumak istiyorlar." diye konuştu.


Namaz, insanlar arasında eşitliği temin eder

İslam-ibadet sisteminin amaçlarından biri de, insanı ruhen ve bedenen sağlam tutmak, onları rûhî ve bedenî hastalıklara karşı korumaktır. Gurur ve kibir, kendini bulamamış küçük insanlara ait bir boşluk ve rûhî birer hastalıktır.

İnsanın bu tür zaaflara düşmesi her an muhtemeldir. Dolayısıyla onlarla, bir ömür boyu mücadele edilmesi gerekir. Diğer taraftan ihlas, mahviyet ve tevazu ise insan benliğindeki bu boşlukları dolduracak fazilet buudlarıdır. Bütün bu manaları üzerinde taşıyan tek ibadet ise namazdır.

Namaz, insandaki kötü duyguları yok eder, diğeriyle kaynaşmayı engelleyecek maniaları ortadan kaldırır ve onlar arasında gerçek eşitliği tesis eder. İnsanlar, ondan başka hiçbir mahfilde, zenginiyle fakiriyle, amiriyle memuruyla.. bir araya gelemez, birlikte omuz omuza saf tutamaz. Devlet başkanı dahi, sokakta bir sürü korumasıyla dolaştığı ve yanına kimsenin sokulamadığı halde, namaz için camiye geldiği zaman, sade bir insanla aynı safta durma mecburiyetinde kalır. Zira Rabb'in huzurunda siyahi bir köleyle, Kureyş efendisi arasında bir fark olmadığı gibi, sırtında smokin taşıyanla, hırpânî bir hırka taşıyan insan arasında da bir fark yoktur. Fark sadece takvadadır.


Tevazu nedir?

Tevazu, alçakgönüllülük manasında olup, tekebbürün, kendini büyük görmenin zıddıdır. Onu tekebbüre sevk edecek hiçbir özelliğe sahip olmayan ve kibriya sahibi olan Allah tarafından yaratılan insandan tevazu içinde olması istenmektedir.

Ona yakışan en güzel şey, Allah'ın ihsanlarının karşısında şımarmadan mütevazı bir hal ile bu ihsanların mukabilini şükre dönüştürerek Cenab-ı Hakk'ın katında ve kapısında bir kul olabilmesidir. Allah bana tevazu ve mahviyet içinde bulunmanızı ve kimsenin kimseye karşı fahirlenmemesini emretti." (Müslim, Cennet, 64) buyuran Resûlullah (sas) insanlık içinde çok mümtaz bir yere sahip olduğu halde hiçbir zaman fahre ve kibre girmemiş, daima kendisini insanlardan herhangi bir insan olarak görmüştür.



Cenab-ı Hakk, bu beş direğin her birinde orucu, orucun kaderini gizlemiştir. Zaten oruç kadir gecesi gibi gizlidir.
Hz. Mevlâna (k.s.)





Ey Rabbim! Ben zayıfım, rızân yolunda benim zaafımı kuvvetlendir. Beni nâsiyemden tutup hayra sevk et. İslâm'ı rızâmın en son noktası kıl. Ey Rabbim, ben zayıfım, beni kuvvetlendir. Ben zelîlim beni azîz kıl. Ben sana muhtacım, beni rızıklandır.



Bakılacak yüze, utanılacak söz söyleme!

Bütün bir dünya hayatını, bizim inancımıza göre ahiret hayatını da birlikte geçirmeye, kederi ve sevinci, varlığı ve yokluğu paylaşmaya söz vermiş ve kelimenin tam anlamıyla bir bütün olmaya karar vermiş çiftlerin, paylaşamadıkları bir şeylerin olduğu dönemlerde ağızlarından çıkan şeyleri iyi bilmeleri gerekmektedir.

"Bakılacak yüze utanılacak söz söyleme" demiş atalarımız. Eşimiz bizim için hem dünyada, hem de ukbada, hem bugün hem de yarın bakılacak yüzlerin başında gelir. İşte o yüze, onun sinesinde yara açacak sözlerden kaçınmalı.



Erikli Pilav nasıl yapılır?

İftarda erikli pilav sofranızı zenginleştirecek

Kaynak: ZAMAN