Esed Rejimi Düştü, Rusya Şimdi Ne Yapacak?
Rusya’nın Zor Seçimi; Suriye’deki Rus Askeri Varlığı Tehlikede Mi?
HABERRUS - Rusya'nın uzun yıllardır askeri destekte bulunduğu Şam'daki Beşar Esed rejimi, uzun yıllar süren direnişin ardından bir hafta gibi kısa bir sürede yıkıldı. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde ülkesinden kaçan Beşar Esed'in akıbeti henüz bilinmiyordu.
Bölgede yaşanan bu gelişmeler, sadece komşu ülkeleri ilgilendirmiyor, aynı zamanda, Baba Esed yani Hafız Esed'den beri Suriye İslam Devleti'nin askeri ve ticari ortağı olan ve bu ülkede Sovyetler Biriliği'nden beri askeri hava üssünün yanı sıra Akdeniz kıyısında Donanma üssü de bulunan Rusya'yı da çok yakından ilgilendiriyor.
Orta Doğu, Rusya için tarihsel olarak önemli bir bölge olmuştur. Suriye, Sovyetler Birliği döneminden bu yana Moskova’nın askeri ve teknik işbirliği yürüttüğü bir ülke olarak öne çıkar.
2011 yılının sonlarında başlayan Suriye'deki muhalif ayaklanmaları bastıramayan Beşar Esed'in 2015 yılında Rus lider Vladimir Putin'den yardım istemesiyle bu ülkedeki askeri ve siyasi ağırlığını artıran Rusya, Putin liderliğinde, Orta Doğu ülkeleriyle diplomatik ve ekonomik ilişkilerini de ileri bir seviyeye getirme fırsatı yakaladı.
Sovyetler Birliği döneminden beri bu tür rejimlerle askeri ve ticari alanda iyi ilişkileri olan Rusya, bu tecrübe ve geçmişin mirasını iyi değerlendirerek Orta Doğu'da kendisine yeni alanlar açarak büyük kazanımlar elde etti.
Rusya, Suriye’deki askeri üsleri aracılığıyla sadece bölgesel değil, küresel güç projeksiyonunu sağlamayı hedefliyor.
Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü, Moskova’nın hem askeri hem de stratejik çıkarları açısından kritik öneme sahip.
Ancak, Beşar Esad’ın görevi bırakması ve yeni bir siyasi düzenin kurulması, bu üslerin geleceğini tartışmaya açıyor.
Yeni Siyasi Dönem: Esad’ın Gidişi ve Rusya’nın Tepkisi
Rusya Dışişleri Bakanlığı, Beşar Esad’ın muhaliflerle yapılan müzakereler sonucu iktidarı barışçıl yolla devrettiğini ve ülkeden ayrıldığını açıkladı.
Bu gelişme, Moskova için bir şok etkisi yarattı. Kremlin, Esad yönetiminin yerine gelecek hükümetin Rus askeri varlığına nasıl yaklaşacağını değerlendiriyor.
Rusya’nın, Suriye’deki çıkarlarını koruma stratejisi şu başlıklarda şekilleniyor:
1. Yeni yönetimle askeri üslerin devamlılığı için anlaşmalar yapmak.
2. Bölgedeki diğer aktörlerle – özellikle Türkiye ve İran – diplomatik ilişkileri güçlendirmek.
3. Üslerin güvenliğini artırmak için savunma sistemlerini yeniden yapılandırmak.
Türkiye ve İran Faktörü
Suriye’deki gelişmeler, Ankara ve Tahran’ın politikalarını da doğrudan etkiliyor. Türkiye’nin Suriye muhaliflerini desteklediği iddiaları ve bu destekle radikal grupların ilerleme sağlaması, Moskova’nın tepkisini çekti. Özellikle son olaylarda, İran’ın Türkiye’yi açıkça suçlayan sert açıklamaları dikkat çekti.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi’nin, Türk yetkililerle yaptığı görüşmede, Ankara’yı Suriye’deki çatışmaları kışkırtmakla suçladığı bildiriliyor. İran ayrıca, Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini eleştirerek, Gazze konusundaki tutumunu sorguladı.
ABD ve Batı’nın Rolü
Rusya, Suriye’deki mevcut krizlerin arkasında ABD ve Batılı ülkelerin bulunduğunu iddia ediyor. Moskova’ya göre, radikal gruplar dış destek olmadan bu kadar cesur adımlar atamazdı.
ABD ve Batı’nın, yeni Suriye yönetimi üzerindeki etkisi, Rus askeri üslerinin geleceğini doğrudan etkileyebilir.
Rusya İçin İki Senaryo Öne Çıkıyor
Moskova, Suriye’deki varlığını korumak için iki seçenek arasında karar vermek zorunda:
Suriye’den Çekilme: Bu, Rusya’nın ekonomik zayıflığını ve iki cephede savaş yürütmenin zorluklarını kabul ettiği anlamına gelir.
Cepheyi Genişletme: Daha agresif bir strateji benimseyerek, askeri ve diplomatik varlığını artırma yoluna gitmek.
Rusya’nın Zor Seçimi
Beşar Esad rejimin yıkılışı, Suriye’deki güç dengelerini kökten değiştirdi.
Rusya’nın askeri üslerinin geleceği, Moskova’nın diplomatik becerisi ve bölgesel aktörlerle kuracağı ilişkilerle şekillenecek.
Ancak, ABD, Türkiye, İran ve diğer aktörlerin tutumları, bu sürecin en kritik belirleyicileri arasında yer alıyor.
Rusya, bu süreçte hem askeri hem de diplomatik manevralarını dikkatle planlamak zorunda.
Hmeymim ve Tartus üslerinin korunması, yalnızca Moskova’nın değil, Orta Doğu’daki tüm güç dengelerinin geleceğini belirleyecek bir sınav olacaktır.
Ukrayna Krizi ile oldukça meşgul olan Moskova'nın Suriye'de bu sınavı başarıyla verip veremeyeceği ise belirsizliğini koruyor.
Suriye ve Ukrayna arasında bir tercih yapmak zorunda kalırsa Moskova'nın Suriye'de gelecek yönetimle 'günü kurtarma' adına bir anlaşmaya vararak askeri varlığını sembolik seviyelere çekebilir ve tüm enerjisini Ukrayna'ya verebilir.
Suriye'deki Rus askeri varlığının geleceği, sadece ABD, Türkiye, İran yada yeni Şam yönetimiyle alakalı değil, ayrıca İsrail'in güvenliği ile de doğrudan alakalı. Bölgesel güç dengesi ve Suriye'deki Alevi ve Hristiyan toplulukların hamisi ve güvenlik garantörü olarak Rus askeri varlığının belirli kısıtlamalar çerçevesinde şu anda sahip olduğu üslerde sürdürmesi ihtimali de var.
Suriye'de Esed'den sonra en büyük ikinci kaybedenin Rusya olduğu hiç şüphesiz.
Putin'in 'bekle gör' politikası mı yoksa, 'oyun kurucu' rolünde farklı bir politika mı izleyeceğini ise zaman gösterecek.