Putin, Türk-Rus ilişkilerinin garantisi - ANALİZ
Rusya’da 4 Mart’ta yapılan devlet başkanlığı seçimlerini Vladimir Putin yüzde 63,6 oy alarak ezici bir çoğunlukla kazandı. 2008’de görevi verdiği Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’le birlikte Pazar akşamı Kremlin’in hemen yanı başında yer alan Manej Meydanı’nda toplanan kalabalığa seslendi. Kusursuz bir zafer kazandıklarını ve bir kısım iktidar değişikliği senaryosu peşinde koşanlara izin verilmediğini söyledi ve Büyük Rusya’ya destek verenlere teşekkür etti. Kısa konuşmasında akıllarda kalan Putin’in gözyaşları oldu.
Birkaç ay içinde sona ermesi beklenen gösterilerin artık kitlesel hale dönüşüp iktidarı etkileme imkanı kalmadı. Putin tartışmasız bir şekilde 9 Mayıs Zafer Bayram’ı törenlerinden önce yemin ederek Kremlin’e oturacak. Önünde ise uzun bir yapılacaklar listesi var. 2000’de koltuğa ilk oturduğu yılları ayrılıkçı bölgelerin merkezle bütünleşmesi ve devlet kaynaklarını haksız yere ele geçiren oligarklarla mücadele ile geçiren Putin’in işi şimdi daha zor. Sosyal refah seviyesinin artırılmasını bekleyen halkın taleplerini karşılayabilmek için Sovyet döneminden kalma hantal ekonomik yapının modernizasyonu zorunlu.
Putin’in yeniden Kremlin’e dönmesi dışarıda en çok Ankara’yı memnun etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Putin’i telefonla arayıp ilk tebrik eden liderlerden. Ekonomik ve ticari alanda yeni dönemde rekor kırmaya hazırlanan iki ülke ilişkileri, Arap Baharı ve füze kalkanı nedeni ile dış politikada olumsuz etkilenebilir. Ancak liderler arasındaki kişisel yakınlık ve kurulan güven ortamı, dış politikada farklılaşan yaklaşımların kopmasına izin vermesi beklenmiyor.
Rusya Devlet Sosyal Bilimler Üniversitesi Kafkasya Merkezi Başkanı İsmail Ağakişiyev’e göre dış politikada muhtemel sorunların garantisi Putin ve Erdoğan dostluğu. Türkiye’de Erdoğan liderliğindeki Ak Parti iktidarının bağımsız dış politika yaklaşımı ve Moskova ile sıcak ilişkiler kurmasını hatırlatan uzman’a göre, Erdoğan-Putin dostluğu önümüzdeki yıllarda bölgede kalıcı işbirliğine önemli katkı sağlayacak.
Ekonomik bağımlılık siyasi gerginliğe izin vermez
Bir aylık süreli ziyaretlerde vizelerin kaldıran Rusya ve Türkiye ilişkilerinin lokomotifi ekonomi ve turizm. Soğuk Savaş sonrası karşılıklı bavul ticareti ve Antalya’yı keşfeden Rus turistlerle başlayan iki ülke ilişkileri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetleri döneminde hızla gelişti. Dünya Ticaret Örgütü üyelik sürecini 3 ay içerisinde tamamlayacak Rusya pazarı, artık Türk iş dünyasına daha da açılacak. 2011 sonunda 30 milyar doları bulan toplam ticaret hacmi, 100 milyar dolar hedefine kilitlendi. Rusya’da faaliyetlerini geliştiren ve çeşitlendiren Türk girişimciler 100 bin kişiye istihdam sağlıyor. 2012’de Türkiye’yi ziyaret edecek Rus turist sayısının 4 milyonu bulması bekleniyor. Karşılıklı doğrudan yatırımları 15 milyar dolara taşıyan iki ülke, Mersin Akkuyu nükleer santrali, Samsun-Ceyhan petrol boru hattı gibi dev projeleri uygulamaya koyacak. Ekonomik ve ticari alanda gelişen ilişkiler, siyasi ilişkilerin garantisi durumunda.
Dış politikada soğuk rüzgarlar
Rusya ve Türkiye iki yıl önce oluşturduğu kurumsal yapılarla artık sorunlarını rahat çözebiliyor. Ortak bakanlar kurulu gibi çalışan Üst Düzey İşbirliği Konseyi, dış politika yaklaşımlarının ele alındığı Ortak Stratejik Planlama Grubu, sivil toplum örgütlerinin temsil edildiği Toplumsal Forum ve ekonomi dünyasının yer aldığı Karma Ekonomik Konsey iki ülke ilişkilerinde paradigma değişiminin garantisi.
Ancak son dönemde Rusya’nın ulusal güvenliği açısından en büyük tehdit olarak gördüğü füze kalkanı ve Arap Baharı, Türkiye ile ilişkiler açısından riskli iki alana dönüştü. Füze kalkanının bir parçasının Soğuk Savaş yıllarında Rusya’yı hedef alan Kürecik radar üssünde aktif hale gelmesi Moskova’yı endişelendirdi. Libya’da değişimi haçlı istilası olarak değerlendiren Putin’in Şam’a desteğini sürdürmesi bekleniyor.
Rusya Toplumsal Oda üyesi, gazeteci yazar Maksim Şevçenko’ya göre Moskova, Türkiye’nin Suriye lideri Beşşar Esed rejimine karşı olan tutumunu anlıyor. Ankara’nın dengeleri Suriye’de değişim yönünde yer almasını zorunlu kılsa da, İran nükleer santrallerine yönelik İsrail ya da ABD’den gelecek bir saldırı Türk-Rus ilişkilerini germe riski var. Şevçonko’ya göre Ankara İran’a yönelik operasyonda batı cephesinde yer alırsa iki başkent arasında soğuk rüzgarlar eser.
Füze kalkanında mutabakat Türkiye’yi rahatlatır
Camp David’de 18-19 Mayıs’ta yapılacak G8 zirvesine büyük bir ihtimalle Putin katılacak. Füze kalkanı ile ilgili müzakereler gündeme alınırsa Rusya devlet başkanının 20-21 Mayıs’ta Chicago’da yapılacak NATO zirvesine de katılması bekleniyor.
Moskovski Komsomolets gazetesi Dış Haberler Editörü Andrey Yaşlavski’ye göre Putin’in dış politika yaklaşımında füze kalkanı belirleyici olacak. Burada olumlu adımlar atılması durumunda Moskova, Suriye ve diğer konularda daha çözümleyici politikalara sıcak bakabilir. Batı ile ilişkilerde ipleri koparmadan gerilim politikasını sürdürmesi beklenen Putin’in arka bahçesinde Avrasya Birliği’nin kurulumunu güçlendirecek adımlar atması öngörülüyor. Putin Ankara ile karşılıklı çıkar, güven ve saygıya dayalı işbirliğini geliştirmek için çaba sarf edecek.
Moskova Devlet Üniversitesi Enformasyon-Analitik Merkezi siyasi uzmanı Aleksandr Karavayev de 2000’li yıllarda Putin-Erdoğan denkleminde kurulan ikili ilişkiler gelişerek devam edeceğini savunuyor. İkili ilişkileri dış politikada yaşanan gelişmelerden etkilenmeyecek kadar güçlü olduğunu savunan Karavayev’e göre, “Karadeniz havzası ve Kafkaslarda iki ülke ortak adımlar atmaya devam edecek. Putin’in seçilmesinin ardından iki ülke arasında işbirliği enerji, ticaret ve turizmin dışına çıkarak çeşitlenerek stratejik ortaklığa gidecek.”