“Rusya’nın Orta Doğu’da gücünü kaybetmesinden Türkiye suçlu değil”
Moskova’da bir araya gelen Türkologlar 2000-2012 döneminde gelişen Türk-Rus ilişkilerini masaya yatırdı. Bir kısım uzmanlar uluslar arası bir çok alanda Rusya ve Türkiye’nin farklı düşündüğüne vurgu yaparken, iki ülke ekonomik ve ticari ilişkilerin uzun vadeli perspektifin belirleyicisi olduğunda mutabakata varıldı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Moskova Uluslar Arası İlişkiler Üniversitesi’nde (MGİMO) düzenlenen yuvarlak masa toplantısına yaklaşık 20 Türkolog, akademisyen, gazeteci ve öğrenciler katıldı. Toplantı, MGİMO Şarkiyat Anabilim Dalı, MGİMO Orta Doğu Araştırmaları Merkezi ve MGİMO Türk Külübü tarafından organize edildi. Oturumu sunan okulun Şarkiyat uzmanı Prof.Dr. Sergey Drujilovski, son yıllarda Rus-Türk ilişkilerinde yaşanan pozitif gelişmelerin fazlaca gündemde tutulduğunu ifade etti.
Olumsuz gelişmelerin de yaşandığına işaret eden Rus uzman, “Amerikan füze radar sistemlerinin Türkiye’de yerleştirilmesi, Suriye konusunda ciddi görüş ayrılığı, bu bağlamda sivil uçağın Ankara’ya indirilmesi, NATO Patriot füze sistemlerinin yerleştirilmesi, Türkiye’ye yönelik Rus silah satışının başarısız olması, Türk topraklarında bazı Kafkas halklarının düzenlediği kuşkulu Rusya karşıtı etkinlikleri, Mavi Akım-2 doğalgaz boru hattı projesinin yapılamaması, Avrasya Birliği düşüncesinde yavaşlamalar, Nabucco projesi ve başka konuları örnek verebiliriz. Fakat ikili ilişkilerde pozitif gelişmeler diye dile getirilen tahminler bile büyük soru işareti altında. Peki bu durum neyi ifade ediyor? Bence tüm bu soruların yanıtı, Rusya’nın komşumuz Türkiye’ye yönelik gelecek siyasetine çok bağlı.” tespitinde bulundu.
“Türkiye, ABD ve Avrupa’nın çıkarlarına hizmet ediyor”
Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Türkiye Masası Başkanı Natalya Ulçenko, Türk-Rus ilişkilerinde ticari ekonomik faktörün çok önem arzettiğine işaret etti. Ulçenko, başarılı ticari ilişkilerin siyasi ilişkileri de olumlu etkilediğini ifade ederek, “Türkiye, Rusya’ya ihracat miktarını artırmaktan yana. İhracat-ithalat oranında Rusya’ya yönelik ihracat payında açık tespit ediyorlar. Türk firmaları bu çalışmalar bağlamında Rusya’da ihracatla ilgili düzenlenen çeşitli fuarlara katılıyor.” dedi. Ulçenko, Türkiye’nin Rusya’nın doğalgaz tekelciliğinden endişe ederek doğalgazı başka ülkelerden de alma politikasını artırdığını söyledi.
Şarkiyat Enstitüsü uzmanı Yelena Urazova, Orta Asya’da Türkiye’nin 1990’lı yıllarda başlattığı “Türk Birliği” politikalarına bugün de devam ettiğini ve orada ABD ve Avrupa’nın çıkarlarına hizmet ettiğini iddia etti. Bazı konuşmacılar da ikili ilişkilerde sorunların devam ettiğini öne sürdü.
Rusya’nın Orta Doğu’da gücünü kaybetmesinde Türkiye’nin suçu yok
Rusya Stratejik Araştırmaları Enstitüsü uzmanı İrina Svistunova, AKP’in iktidara gelmesiyle Türk-Rus ilişkilerinde yeni dönemin açıldığını belirtti. Suriye ile ilgili konularda görüş ayrılığına rağmen Orta Doğu bölgesinde Rusya ve Türkiye’nin benzer görüşü paylaştığını belirten Svistunova, “İran’ın nükleer programı probleminin çözülmesinde Moskova ve Ankara ortak yaklaşım sergiliyor. Her iki ülke Altılı ülke müzakerelerine faal şekilde destek veriyor. Dikkatinizi çekmek isterdim ki, batılı ülkeler bu görüşmelerden kuşku duyarken, Rusya ve Türkiye ise müzakerelerin devam etmesini savunuyor. Moskova ve Ankara, İsrail-Filistin sorununun 2 ülke şeklinde çözülmesinden yana.” dedi.
Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri operasyona hazırlandığı yönündeki Rus toplumunda hakim olan önyargılı görüşe katılmadığını belirten Svistunova, “Türkiye Suriye ile ilgili askeri bir ihtilafa girmemek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Batı Türkiye’nin eliyle Suriye’ye bir şey yapmaya çalışsa da Ankara buna rağmen Şam’la askeri bir çatışmaya asla sıcak bakmıyor. Suriye konusunda görüş ayrılığına rağmen bu, tüm bölge ve genel olarak ikili işbirliğini etkilemedi. Rusya ve Türkiye başta ekonomik olmak üzere birçok alanda ortaya koyduğu hedefe ulaşmaya çalışıyor, ilişkiler dinamik şekilde gelişiyor. Siyasi, kültürel ve insani temaslar sıkı şekilde devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir katlımcının, “Rusya’nın Orta Doğu’ya tekrar lider ülke olarak geri dönmesine Türkiye engel olabilir mi?” sorusuna Rus uzman, “Rusya ve Türkiye’nin bölgedeki ilişkileri birbirini tamamlayıcı niteliğinde ve böyle de olması gerektiğine inanıyorum. Suriye krizi hariç, genelde iki ülke arasında bölgeyle ciddi bir görüş ayrılığı yok. İran’la ilgili politikamız güzel örnek ve demek ki çok konuda ortak bir dil bulabiliriz. Biz bunu yapmak zorundayız. Rusya’nın Orta Doğu’da etkisini kaybetmesinde Türkiye ile ilgili değil, iç sorunlarla ilgili.” yanıtını verdi.
Mozloev’den Türk-Rus ilişkileri uyarısı
Rusya Diplomasi Akademisi öğretim görevlisi Prof. Dr. Aslambek Mozloev, uzmanların toplantının başında Türk-Rus ilişkilerindeki “olumsuz gelişmelerin” üzerinde fazla durmasını üstü kapalı eleştirdi. Mozloev, “Bugün küreselleşme kriz aşamasına giriyor. Küresel ortamda sorunlar çözülemiyor. 2 dünya savaşlarının ürünü olan küresel kurumlar kriz yaşıyor. Bu durumda bölgeselleştirme konusu ortaya çıkıyor. Bölgesel durumda bölge ülkelerinin kendi politikası ve bölgesel kurumların oluşturulması söz konusu. Bu kurumları bilinçli olarak oluşturmak lazım. Rusya ve Türkiye de bölgede bu rolü oynamalı. Ben toplantının Türk-Rus ilişkileriyle ilgili bizi ikiye ayıran değil, tam tersi birleştiren tarafıyla başlatılmasından yanayım. Buradan yola çıkarak gelecek ilişkilerin artırılması için yapıcı bir yol buluruz. Her iki taraftan da sinyal geliyor. Önemli olan önyargıları yenmek. Şunu iyi analiz etmemiz lazım: Bir birimizden ne istiyoruz?” sorusunu yöneltti.
Bunun üzerine toplantıyı yöneten Drujilovski, Türkiye’nin Orta Asya ve Arap dünyasında söz sahibi olmak üzere politikalarından vazgeçmediğini iddia etti. Mozloev, “Kendimizi korkutmamak lazım. Türkiye Orta Asya’ya tümüyle sahip çıkacak güçte değil.” dedi.