Rus haber ajansı, ABD yaptırımları çerçevesinde 17-25 Aralık yolsuzluk dosyasını açtı

‘Erdoğan döneminde Türkiye'nin en gürültülü yolsuzluk skandalı’

HABERRUS - Rusya’nın Putin yönetimine yakınlığı ile bilinen Federal Haber Ajansı RİA-FAN, 2013 yılında Türkiye’de yaşanan 17-25 Aralık yolsuluk ve rüşvet skandalını detaylarıyla ele aldı.

ABD seçimlerinde Joe Biden’in yeni başkan olarak seçilmesinin ardından Erdoğan yönetimi zorlu sınavların ve yaptırımların beklediğini, bunların en önemlisinin de Erdoğan tarafından kapatılan 17-25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında Türk bakanlara rüşvet vermek ve ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımları ihlal ettiği iddiasıyla tutuklanan Rıza Zarrab olduğu vurgusunu yapıyor.

Rus medyasının "Büyük Rüşvet" olarak adlandırdığı ve Türkiye'de halen "17-25 Aralık" olayı olarak anılan davada, ülkenin kolluk kuvvetlerinin, şüphelileri tutuklamak için eş zamanlı baskınlar düzenlediği ve büyük bir yolsuzlukla mücadele soruşturması kapsamında, aralarında devlet yetkilileri, önde gelen işadamları ve üç bakanın oğullarının da bulunduğu en az 50 kişinin gözaltına alındığı daha sonra tutuklu sayısının 89 kişiye ulaştığı aktarılıyor.

Büyük Rüşvet yolsuzluk skandalı üç ayrı soruşturmadan oluşuyordu. Bunlardan birine inşaat patronu Ağaoğlu ve diğer işadamları katıldı, ikincisi - üç bakanın oğulları, sonuncusu devlet bankası Halkbank'la ilgiliydi.

RİAFAN haberinde, Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlar Birimi tarafından yapılan operasyonlarda dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğulları da vardı. Tutuklananlar arasında İstanbul'un büyük bir semtinin belediye başkanı Fatih Mustafa Demir, Türk inşaat kralı Ali Ağaoğlu, Emlak Konut CEO'su Murat Kurum, devlet bankası Halkbank CEO’su Süleyman Aslan, İranlı işadamı Reza Zarrab ve çevre ve ekonomi bakanlıklarından yetkililer de tutuklandı.

İkinci dalga, 25 Aralık suçlamaları ve Erdoğan'ın oğlu

Gözaltına alınan kişiler "rüşvet", "resmi görevi kullanma", "kamu ihalelerinde hile yapmak" ve "kaçakçılık" gibi suçlamalarla suçlandı.

25 Aralık 2013'te ikinci gözaltı dalgası başladı. Bu kez 96 şüpheli "suç işlemek amacıyla bir örgüt kurmak ve yönetmek", "kamu ihalelerinde hile yapmak" ve "rüşvet" ile suçlandı. İkinci dalgada, Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal de sanık olarak ortaya çıktı. Ancak Türk gözlemcilerin daha sonra yazdığı gibi, polis savcının emrine uymayı reddetti.

RİAFAN haberinde 17-25 Aralık operasyonlarının nasıl başladığını ve nelerin yaşandığını okuyucularına detaylarıyla aktarıyor.

Yolsuzlukla mücadele soruşturmasının öğrenilmesinden birkaç gün sonra, Türkiye'deki iç siyasi atmosfer kızıştı.

Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Türk hükümetinin derhal feshedilmesi çağrısında bulundu. Politikacılar, yolsuzluk skandalına karışan bakanların istifasını talep etti.

Erdoğan yönetimi tarafından operasyonları yöneten polis şeflerinin ve emniyet amirlerinin görevlerinin değiştirilmesi ve yerlerine atanan yeni görevliler tarafından operasyonların nasıl kapatıldığı da detaylarıyla ele alınıyor.

İki ay sonra, Şubat ayının sonunda, bakanların oğulları ve Reza Zarrab da dahil olmak üzere tüm şüpheliler serbest bırakıldı.

RİAFAN haberinde, 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından yolsuzluk soruşturmasına katılan belirli sayıda polis ve savcının tutuklandığı ve "Komplo" ve "hükümeti devirmeye teşebbüs" ile suçlandıklarını ve bazılarının yurt dışına kaçtığı detayını da paylaşmış.

Haberde, 2013’te iktidarda olan Erdoğan Hükümetinin kendilerine komplo kurulduğu ve Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan vaiz Fethullah Gülen'in destekçileri tarafından ‘Hükümeti devirmeye teşebbüs’ iddiasıyla operasyonların bir darbe teşebbüsü olduğu lanse edildiği de aktarılıyor.

Reza Zarrab ve Halkbank dosyası

2013 yılı başlarında İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 27 kilogram altın ele geçirilmesi üzerine polisin radarına takılan İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab, büyük yolsuzluk ve rüşvet davasında tutuklanmış ardından Erdoğan yönetimi tarafından davaların kapatılması sonucu serbest kalmıştı.

Daha sonra Zarrab ABD’ye gittiği esnada FBI tarafından tutuklanmış ve öncesinde sanık olduğu davada tanık olarak ifade vermiş ve Türkiye’de kapatılan 17-25 aralık dosyalarını doğrular nitelikte itiraflarda bulunmuştu.

Aralık 2017'de ABD mahkemesinde Zarrab, bir devlet bankası aracılığıyla kara para aklama için gerekli işlemlerin yapılması ve ithalat ve ihracatı gerçekleştirmesi için HalkBank başkanına rüşvet verdiğini iddia etti.

ABD'li yetkililer, Türk Halkbank'ı İran'la altın karşılığı petrol anlaşmalarına karıştığı ve Türkiye’nin, para yerine değerli metaller kullanarak İran'ın petrol ticaretine yönelik Batı yaptırımlarını delmekle suçlanıyor.

Ancak Temmuz 2020'de, tanık koruma programı kapsamında olan Reza Zarrab'ın kuryesi Adem Karahan, Amerikan basınına röportaj verdi. İçinde 2008'den beri İranlı bir iş adamının hizmetindeyken tonlarca altın ve nakit taşıdığını söyledi. Karahan, Sarraf'ın kendisini "Korkmayın, bu işlere Türk hükümeti de dahil" sözleriyle teşvik ettiğini iddia etti.

Adem Karahan, “2012-2013 yıllarında yurt dışına 200 ton altın ihraç ettik. Bu yıla kadar sadece para transferleri yapılıyordu. Bir yılda 18 milyar Türk lirası (yaklaşık 6 milyar dolar) değerinde altın yurt dışına ihraç ettik. Bu 18 milyarın% 4'ü siyasilere,% 4'ü Zarrab'a kaldı.’ İfadelerini kullanıyor. Aynı röportajda Türk parlamentosuna tüm planı anlatmaya hazır olduğunu ancak ülke yetkililerinin bununla ilgilenmediğini belirtti.

ABD'de davanın devamı

Mart 2016'da Zarrab, FBI tarafından tutuklandığı Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. Bir yıl sonra yine Amerikan özel servisleri tarafından gözaltına alınan HalkBank'ın üst düzey yöneticilerinden Hakan Atilla ülkeye geldi. O ana kadar Türkiye, sanıkların Zarrab olduğundan emindi, ancak daha sonra soruşturmada işbirliği yapmaya karar verdiği ve tüm suçlamaları kabul ettiği öğrenildi. Sonuç olarak Zarrab, Hakan Attila'nın sanık olduğu davada tanık olarak ortaya çıktı ve herşeyi itiraf ederek detaylıca anlattı.

Attila, Amerikan mahkemesi tarafından ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının ihlal edilmesine yardımcı olmakla suçlandı. Bu dava Türkiye dışındaki "Büyük Rüşvet" in bir sonucu olarak adlandırılabilir.

Bu davadaki bir diğer tanık da o yıllarda Büyük Rüşvet'i soruşturan ekipte yer alan polis Hüseyin Korkmaz'dı. Bir Türk polis memuru yurtdışında dava ile ilgili tüm belgeleri gizlice aldı ve Amerika Birleşik Devletleri'ne sığınma başvurusunda bulundu. Mahkemede Sarraf, HalkBank ve diğer Türk yetkililerin yolsuzluk bağlarından bahsetti.

Atilla, 32 ay hapis yattıktan sonra Temmuz 2019'da Türkiye'ye döndü, kısa süre sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın başına geçti.

Joe Biden yönetiminin Türk liderliği üzerindeki en önemli baskı aracı olacak

Ancak HalkBank aleyhindeki dava henüz tamamlanamadı. Soruşturma ve yargılamalar halen devam ediyor. Bazı uzmanlar, bu sürecin yeni Joe Biden yönetiminin Türk liderliği üzerindeki baskısının kaldıraçlarından biri olacağını tahmin ediyor.

Amerikan mahkemesi, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımları ihlal ettiği iddiasıyla Türk bankası HalkBank'a 10 ila 20 milyar dolar tutarında ağır para cezaları verebilir ve bu ceza Türk ekonomisi için çok ağır olabilir. (RİAFAN)

https://riafan.ru/1350445-samyi-gromkii-korrupcionnyi-skandal-turcii-pri-erdogane