Hulusi Akar ya hayal dünyasında yaşıyor ya da blöf yapıyor: Suriye ve S-400’de Türkiye’nin dediği olmaz

Hulusi Akar ya hayal dünyasında yaşıyor ya da blöf yapıyor: Suriye ve S-400’de Türkiye’nin dediği olmaz

Ergun Babahan Ahval News’teki köşesinde Türkiye’nin Biden’ın Başkan olması ile birlikte ABD-Türkiye ilişkilerini Rusya’dan alınan S-400’ler üzerinden değerlendirme yapıyor.

Biden Yönetimi, Erdoğan Rejimi ile üst düzey ilişki kurmayı hala reddederken Ankara, Amerika’yı hala doğru okuyamıyor görünüyor. Erdoğan ve ekibi, Türkiye’nin hala Batı İttifakı için vazgeçilmez konumda olduğuna ve sonunda Erdoğan’ın taleplerine boyun eğmek zorunda olduğunu düşünüyor.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Hürriyet gazetesinden Sedat Ergin ve bir grup gazeteciye yaptığı açıklamada, Türkiye’nin PYD ve S-400 konusundaki tutumlarına kendince açıklık getirmiş:

"Akar’ın ABD’nin yeni Savunma Bakanı Orgeneral Lloyd Austin’ı 2013-2016 yılları arasında ABD’nin Ortadoğu’dan da sorumlu Merkez Komutanı (CENTCOM) olarak görev yaptığı dönemden tanıdığı anlaşılıyor. Akar, bu dönemin bir bölümünde (2015-16) Ankara’da Genelkurmay Başkanı görevindeydi. Lloyd’u bakan olduktan sonra da kendisine bir mektup göndererek göreve gelmesinden dolayı kutlamış.

Ancak ABD ile ilişkilerin düzelmesi için YPG meselesinin çözümünü temel bir zorunluluk olarak görüyor Akar:

‘ABD ile ilişkilerde en çok hassas olduğumuz konu bu ülkenin PKK’nın Suriye’deki kolu YPG’ye verdiği destektir. Biz ABD ile yürüttüğümüz görüşmelerde S-400’ler konusunda bir çözüm bulabiliriz. Ama YPG konusunda, gerçekleri görmelerini bekliyoruz. Bir çözüm bulamazsak ABD ile ilişkilerde hiçbir yere gidemeyiz. Şurası bir gerçek: YPG, PKK’dan, Kandil’den talimat alıyor. ABD’nin YPG’nın PKK’sız bir oluşum olduğu yolundaki tezlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Amerikan istihbaratının YPG ile PKK arasındaki ilişkileri görmemesi düşünülemez.'

Milli Savunma Bakanı, geçen sonbaharda yaptığı bazı açıklamalarda “S-300 sistemi, NATO ittifakı içinde nasıl kullanılıyorsa Türkiye’nin de S-400’ü aynı şekilde kullanabileceğini” belirtmişti. Bununla kastettiği Yunanistan’ın Girit Adası’nda bulundurduğu Rus yapımı S-300 hava savunma sistemleriydi.

Bakana ‘Türkiye’deki S-400’ler için Girit’teki S-300’ler modeli geçerli olabilir mi?’ diye sorduğumda şu yanıtı aldım:

‘Evet olabilir. Ayrıca konu sadece Girit’teki S-300’ler de değildir. Varşova Paktı üyesi olup sonradan NATO’ya katılan birçok Avrupa ülkesinde hâlâ Sovyet döneminden kalma silah sistemleri var. Bu silahlar da pekâlâ NATO içinde sistemde tutuluyor. Biz de bunu söyledik, Girit’teki S-300’lerde nasıl bir model kullanılıyorsa, bunu müzakereye açığız dedik.’

‘Girit modeli’nden söz ederken, bu modelin kritik bir yönüne de değinmeliyiz. Bakana ‘Girit’teki S-300’lerin sürekli operasyonel olmadığı, çoğunluk depoda tutulduğu biliniyor’ diye hatırlattığımda, şu yanıtı aldım:

‘Sürekli kullanacağız diye bir şey yok ki. Bu sistemler tehdit durumuna göre kullanılır. Ona biz karar veririz.”

Akar bu açıklamaları yaparken Pentagon, PYD ve YPG ile sözlerine sözcüsü aracılığıyla cevap vermişti:

“Rudaw’a konuşan ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Jessica L. McNulty, ‘Peşmerge Irak’ta IŞİD’in yenilgiye uğratılması için değerli bir müttefik oldu. Kuzey Irak’ta güvenlik ve istikrarın sağlanması konusunda çok önemli bir rol üstleniyorlar’ dedi.

Jessica L. McNulty, ‘Kuzeydoğu Suriye’deki müttefiklerimizle IŞİD’in petrol yataklarına ulaşamaması için ortak çalışmaya devam edeceğiz. Demokratik Suriye Güçleri Amerikan kuvvetlerinin desteği ile IŞİD'e gelir kaynağı olmasın diye bu petrol yataklarını koruyor’ ifadelerini kullandı.”

S-400 konusundaki tavır ise adı ABD’nin muhtemel Atina Büyükelçisi adayları arasında geçen CSİS direktörlerinden Heather A. Conley’den geliyordu. Yunan Ekathimerini gazetesine konuşan Conley, Biden Yönetiminin Ankara’ya yönelik tavrını şöyle özetliyordu:

“Türk hükümeti şu adna Avrupa Birliği ile yeni bir diyalog başlatma çabası içinde. S-400 konusundaki yaptırımlar da Türkiye değerlendrimesinin bir parçası. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin çıkarları aleyhine çalışmaya devam eder ve bu kararlarını değiştirmezse, ABD de kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek zorunda kalır. Bunun anlamı da ABD ve NATO desteği olmayacağı için Türkiye’nin daha az güvenli bir ülke haline gelmesidir, çünkü ABD ve NATO Türkiye’yi askeri, politik ve ekonomik olarak desteklemeyecektir. ABD, Türkiye’yi Atlantik İttifakı içinde tutmak için ciddi çaba sarfedecektir. Ancak asıl soru, Türkiye’nin bu ittifak içinde kalmayı tercih edip etmeyeceğidir.”

Conley, adı henüz konulmamış bir ABD politikasını da özetliyor bu söyleşide: “Amerika’nın Türkiye konusundaki tavrına gelince. Sanırım bir süredir açıkça ilan etmeden bölgede değişiklikler ve yeni ayarlamalar yapıyoruz. Yunanistan kesinlike daha güçlü bir ABD-Yunanistan ilişkisinin kazananı oldu. Batı persfektifinden bakarsanız, ABD’nin giderek istikrarsız hale gelen Türkiye’nin bölge politikalarına karşı bir takım istikrar blokları inşa ettiğini görürsünüz.”

Kongre çıkardığı yasayla zaten Biden Yönetimi’nin elini kolunu bağladı. Kongre’de Amerikan sistemini reforme etme, ekonomik paketler çıkarma derdinde. Türkiye için Kongre ile papaz olmaz, ayrıca S-400’ün Türkiye topraklarından çıkmasından taviz vermeyecektir. Girit Modeli denilen şeyi kabul etmezler çünkü Girit meselesi şu:

S-300 füze sistemlerini önce NATO üyesi olmayan Kıbrıs satın aldı, Türkiye'nin itirazı sonucunda Yunanistan'a nakledildiler. Şu sırada Girit'in kuzeybatısında bulunan 1872'de Osmanlı’nın kurduğu Suda (Souda) Körfezi Deniz Üssü'nde NATO sistemine entegre edilmiş vaziyette ara sıra tatbikatlarda kullanılıyorlar. Elbette NATO, sistemleri baştan aşağıya çözdü ve bu sayede entegre etti. Rusya'nın S-400lerin NATO tarafından deşifre edilmesini istememesinin nedeni bu. S-300'ler ayrıca yine NATO müttefiki Bulgaristan ve Slovakya'da da var ve yine NATO sistemlerine entegreler. Hatta bütün sabık komünist ülkelerde hâlâ MİG'ler var. Uzmanlara göre S-400'ler (ve bu yıl içinde piyasaya sürülecek olan S-500'ler) çok daha üst düzey bir teknoloji. ABD kadar Rusya da bu sistemlerle F-35'lerin aynı askerî operasyon sahalarında mevcudiyetini istemiyor.

Sonuç itibariyle, Türkiye 2.5 milyar dolar harcayarak satın aldığı bir savunma sistemiyle kendisini Batı ittifakından koparma noktasına getirdi. Burada çok ciddi tavizler vermediği sürece ABD Yönetimi ile ilişkileri düzeltmesi hamhayalden ibarettir. “Türkiye eski Türkiye değil” diyenlerin Amerika’nın eski Amerika, dünyanın da eski dünya olmadığını görmesi gerekir.

Ergun Babahan| Ahval News