Karlov suikastini fotoğraflayan Özbilici: Gene olsa gene yapardım
Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Andrey Karlov’a Ankara’da düzenlenen suikastin fotoğraflarını çeken ve ‘World Press Photo’ ödülü kazanan Burhan Özbilici, genç meslektaşlarına ‘cesur ve fedakar olun’ tavsiyesinde bulundu.
Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Andrey Karlov, 19 Aralık 2016’da, Ankara’da bir sergi açılışında suikaste uğradı. Katili 22 yaşında, takım elbiseli, kravatlı polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş, elinde silah, bağırarak meydan okuyordu. Associated Press Ajansı foto muhabiri Burhan Özbilici, "Tarihi belgelemek benim görevim" deyip, salonda kalarak, Karlov'un ölümünü fotoğraflarıyla ölümsüzleştirdi. Doğru zamanda doğru yerdeydi. Ama Özbilici’ye göre, ‘gazetecilikte bu yetmez, birikim, tecrübe de son derece önemli.’
Özbilici'nin cinayeti gösteren kareleri, 20 Aralık’ta uluslararası medyada birinci sayfada yer aldı. Ve ardından Özbilici’nin 13 Mart'ta gazeteciliğin Oscar’ı diye bilinen World Press Photo ödülünü kazandığı açıklandı. Özbilici, 22 Nisan'da ödülünü büyük bir törenle aldı. Bu ödül Özbilici ismini dünyaya tanıttı. 'Terörist fotoğrafı ödüllendirilmemeli' diyen sesler de çıktı. Ama Özbilici, fotoğrafın 'gerçekçi ve aynı zamanda sanatsal gücü ağır bastığı için' büyük ödüle layık görüldü. Özbilici, aylardır dünyanın dört bir köşesinde fotoğrafı, foto muhabirliğini ve iyi bir gazetecinin nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Birikimi, sabrı, soğukkanlılığı, aksansız Fransızca ve İngilizcesi’yle her gittiği ülkede gazete ve televizyonlara onlarca röportaj veriyor. Fotoğraf, internet ortamında 18 milyon kez indirilmiş. Bu süre içinde aralarında Amerika'daki Atlanta Photojournalism Seminar'ın "Yılın Fotoğrafı" ödülü de dahil olmak üzere, birçok ödül de kazanmış. Özetle bu O’nun yılı ve O da sonuna kadar bunun tadını çıkarıyor.
Özbilici ve ödül alan fotoğrafı hakkında dünyada onlarca yazı yazıldı, bütün dünyadan meslektaşları "Seninle gurur duyuyoruz Burhan" diyen mesajlar gönderdi. Liberaton Gazetesi'ne yazan fotoğraf sanatçısı Nicolas Baudouin, "Bütün polemiklerin ve jeo-politik gerçeklerin ötesinde, hiç şüphe yok, bu fotoğraf, kaçınılmaz bir şekilde, foto muhabirliği tarihine bir baş yapıt olarak geçecek" dedi. Türk gazeteciliğinin duayenlerinden Burhan Özbilici’yle, olaydan 1 yıl sonra, çılgın programı kapsamında fotoğrafının sergilendiği bir açılış için geldiği Paris’te konuştuk.
Amerika'nın Sesi (VOA): Bizim meslekte aylardır sizden ve fotoğrafınızdan bahsediliyor. Yılın fotoğrafçısı seçildiğinizde duygularınız neydi?
Burhan Özbilici (AP): Benim için önemli olan işimi iyi yapmaktı. İyi gazetecilik, özellikle insani boyutu açısından, gerçekten çok önemli. Olay çok ağırdı. Bu, Suriye trajedisinin vahametini, savaşın çirkinliğini, ölen onbinlerce masum çocuğu, yüzbinlerce günahsız insanı, kedi, köpek, tabiat, daha nice canlıyı, yok edilen kültürleri, muazzam bir medeniyetin yok edilişini hatırlatan korkunç bir olaydı. Gazeteci olarak, orada kalıp o fotoğrafları çekmekten başka tercihim olamazdı. Eğer korksaydım, fotoğraf çekmeden gitseydim, kendimle gurur duymazdım.
VOA: Kalmaya nasıl karar verdiniz ?
Burhan Özbilici (AP): ‘Burhan şimdi kaçarsan canını kurtarırsın, ama kaçma, gazetecisin sen, bu senin sorumuluğun. Sakin biçimde, ümitle işini yap’ dedim kendi kendime. Bütün güzel gazeteciler, annem, babam, Mustafa Kemal, öğretmenlerim, hepsi benimleydi o an. Bir de kötü gazetecilere, mesleklerini satan gazetecilere bu meslek böyle yapılır deme isteği vardı içimde. Büyük ihtimalle çok kötü yaralanacaktım ya da ölecektim ama en azından boşuna ölmemiş olacaktım.
VOA : Bir yıl sonra, bir kez daha o anları anlatır mısınız?
Burhan Özbilici (AP): Karlov konuşurken fotoğraflarını çekiyordum. Arkasında duran adamı, koruması ya da elçilik görevlisi zannettim. Birden silah çekti. Ben sağa sola çok bakmadım. Bir tek katil uzağa gittiğinde döndüm, sol tarafımda birileri vardı. Onları çok hızlıca çektim. Katili kışkırtıp provoke etmemek için çok yavaş ve sakin hareket ettim. Ama bu arada kalbim nasıl atıyor, uf! Hayatım hızlı bir film gibi gözümün önünden geçti. Kirli bir şey görmedim çok şükür. O anda huzur hissettim. Ve kendi kendime 'güvenle devam et Burhan' dedim. Adam bir ara öfkelendi. Duvardan bir takım resimleri aldı, öfkeyle yere attı. Döndü dolaştı, Karlov'un cesedine yakın mesafeden bir el daha ateş etti. Bu arada konuşmaya devam ediyor. Bir kaç dakika böyle sürdü. Ondan sonra birileri geldi, beni arkadan çekmeye başladı. 'Kimse kalmadı kardeşim çık artık' dedi. Baktım etraftaki insanlar yok. Ben adamdan gözümü hiç ayırmadan geri geri çıkmaya başladım. Merdivenin başına gelince AP’nin Ankara muhabiri Suzan Fraser'a telefon ettim ve 'Suzan gözümün önünde Rus elçisi vuruldu' dedim. 'Nasıl olur, olamaz' falan dedi. Tekrarladım olayı ama bu sefer adam bir kaç el ateş edince Suzan telefonda duydu ve ağlamaya başladı. 'Tamam anladım, kendine dikkat et' dedi. Aşağı inince Londra’daki editörüm Tony Hicks'i aradım. 'Rus Büyükelçisi'ni Ankara’da vurdular' dedim. İnanamadı. Bu arada adam elinde silahla balkonda, belki kapıdan çıkanı vuracak. Polis tarafından "ateş edebilir çıkmayın' diye uyarıldık. Tony’ye o telaş içinde orada olduğumu söylemeye fırsat bulamamıştım. 'Fotoğraflar kısa sürede gelecek' dedim. Çok şaşırdı. Evime 150 metre olduğu için uğramıştım sergiye. Büroya gittim, hemen bir kaç fotoğraf gönderdim hızla. Haberle ilgili detayları verdim.
"Cesur ama soğukkanlı"
VOA: O fotoğrafı çektiğiniz anda ne düşündünüz?
Burhan Özbilici (AP): Babam, gazetecilik yaptığım günler, mesleğini yaparken ölen arkadaşlarım, kedilerim, herkes geçti gözümün önünden. Korkmamak, korkuya teslim olmamak gerektiğini düşündüm. Bir saniye içinde düşünüyorsunuz bütün bunları. Babam bana hep "İyi bir insan ol, ama sıradan iyi bir insan değil, insanların hayatı sözkonusu olduğunda gerekirse hayatını da riske at. Ama sakin, serinkanlı, akıllı risk al" derdi. O sözler geldi aklıma. Yaklaşık 4-5 dakika orada kaldım. Aklıma görev başında hayatını kaybeden, çoğu arkadaşım olan gazeteciler geldi. Mustafa Kemal geldi. İlham kaynağım, kahramanım, Çanakkale Savaşı'nda ‘Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum’ deyişini, ölüme meydan okuyuşunu hatırladım. Ben Kemalist değilim ve ideolojileri sevmiyorum, ama O eşsiz bir kahraman.
Ödülü kazandığımı açıkladıkları 13 Şubat günü, akşam 19.00'da, sektörün seçkin insanlarını bir araya getiren bir toplantı düzenlendi. O toplantıda da anlattım bunları. World Press'in Direktörü Lars Boering’in, 'Burhan babandan çok bahsettin. Babanı yanında hissediyor musun şimdi?' dedi. Yakasından tuttum, 'Lars bak, burada oturuyor babam.. En önemlisi Mustafa Kemal de burada. İkisi de bana bakıyor' dedim. Yüzlerce seçkin kişi ayakta alkışladı dakikalarca. Unutamayacağım bir andı.
VOA: Kanada, İtalya Fransa, Hollanda, aylardır ülke ülke dolaşıyor, fotoğrafınızı, gazetecilik anlayışınızı anlatıyorsunuz. Ama kendinizden çok mesleğin ilkelerini konuşuyorsunuz. Neden?
Burhan Özbilici (AP): Çünkü medyanın günümüzde yeterince cesur, meslek kurallarına saygılı ve ahlaklı olmadığını düşünüyordum. Ve ahlaklı olmayı, gerçekleri bulmak ve insanlarla hayatı pahasına o gerçekleri paylaşmayı savundum hep. Ahlaklı olmayan adamın hiç bir davası ve başarısı da olamaz. Ben ruhumu hiç kirletmedim. Hayatımda hiçbir hediye, hak etmediğim hiçbir şeyi kabul etmedim. Ne siyasetçilerden, ne de iş adamlarından. Ödülü kazandığımda AP’nin patronu aradı. ‘Sen bizim kahramanımızdın, biz bunu biliyorduk ama şimdi bütün dünya gazetecilerinin kahramanısın’ dedi. Ben de ‘AP’de her zaman mutlu oldum, şartlar bazen çok zor olsa da. Bize iyi gazetecilik imkanı veriyorsunuz, bağımsızlığımızı ve onurumuzu koruyorsunuz’ dedim. Beni tatile göndermek istediler. Kabul etmedim. Kedilerim, kitaplarım, arkadaşlarımla kalmayı, kendi mütevazi hayatımı aynen sürdürmeyi tercih ettim.
"O prenses, ben prens, ama bugün kral sensin!"
VOA: Ödül gecesinden geride ne kaldı ?
Burhan Özbilici (AP): Aradan geçen süre boyunca çok hoş anılarım oldu. Sayısız yeni insan, gazeteci, sanatçı, bilimadamı tanıdım. Yeni ve çok güzel dostlarım oldu. Amsterdam'da 22 Nisan'da düzenlenen ödül töreninden önce başbaşa görüştüğüm Hollanda Prensi, 'Burhan, lütfen önde yürür müsün?' dedi. Ben 'Hayır efendim, Prenses yürüsün önden' dedim. Bana, 'Hayır Burhan, o prenses, ben prens, ama bugün kral sensin' dedi. Beni öne itti. Ben de onlara sırtlarından dokunarak yanıma aldım ve birlikte, yanyana yürüdük. Prens sahneye çıktı. Telefonundan benim o an yaşadıklarımı anlattığım sözleri okudu ve "şimdi bu sözlerin kahramanını sahneye davet ediyorum" dedi. Çok keyifli bir akşamdı. Oradaki sözlerime önem vermeleri de benim için çok değerliydi. O gün 20 kadar röportaj, akşam RTL’de canlı yayın yapıldı.
"Yine olsa, yine aynısını yapardım"
VOA: 19 Aralık’tan bu yana neredeyse 1 yıl oldu. Neler değişti?
Burhan Özbilici (AP): Hayatımda hiçbir şey değişmedi. Aynı ben, mütevazi, çalışkan, kendisiyle barışık, tabii yalan yok, epeyce de gururlu. İşime bakmaya devam ediyorum. Ama ödülden bu yana dünyada gitmediğim yer kalmadı sanırım. 130'u aşkın röportaj verdim. Seyahatler, seyahatler, Avrupa'da sayısız seyahat, Kanada'da 9 gün, İtalya'ya 6 seyahat, Fransa'yı da siz biliyorsunuz, defalarca davet ettiler. France 2 başta olmak üzere bir sürü röportaj. Ama Türkiye'den ilk röportaj seninle.
VOA: Bugün durup geriye baktığınızda ‘Yine aynısını yapardım' diyor musunuz ?
Burhan Özbilici (AP): Çok zor bir iş yaptığımı ve sağ kurtulamama ihtimali olduğunu biliyordum. Ama ölürsem de güzel insanların yanına gidecektim. Olay Rusya’yla savaşa bile yol açabilecek kadar vahim bir olaydı. Ama ben kendimi bu tür olaylarda daha önce de denedim. Özal’a suikastte de oradaydım. Biraz gerideydim. Biraz ilerledim. İki el ateş, ardından kurşun yağdı. Tabanca tutukluk yapınca korumalar ateş açtı, Kartal Demirağ’ın sağ bileğine 3 kurşun isabet etmiş. İnsanlar patlamış mısır gibi dağıldı, bir kişi önüme düştü, yuvarlanıyor, bağırıyor. Kendimi ilk kez bu olayda tanıdım, ilk defa nasıl soğukkanlılığımı koruyabildim, orada farkettim. Herhalde gene olsa, gene aynı cesaret ve soğukkanlılıkla işimi yapardım.
VOA: Bu mesleği yapan, sizi dikkatle izleyen, örnek alan meslektaşlarımıza ne söylerdiniz?
Burhan Özbilici (AP): Gazeteciliğin dili evrensel, kuralları her yerde aynı. Sağlam bir ruh sağlığı ister, namuslu olmayı gerektirir. Kaliteli olmak lazım, her anlamda. İyi eğitim ve iyi bir tecrübe ve gerçeğe saygı olacak. Ben bir gazetecinin yeri gelir, bir siyasetçiden daha fazla ülkesine hizmet edebileceğine inanıyorum. 40 yıldır kendi kafamda kendi yüreğimde insani, ahlaki değerlere dayalı bir çelikten kale inşa etmeye çalıştım. Bağımsızlık, namusluluk, adalet, merhamet, sevgi, idealizm ve tabii cesaret. Ben bir kahraman değilim, ama bir kahramanın oğluyum ve mesleğimi bu ruhla yapmaya çalıştım. Sadece iyilik için, hiç bir karşılık beklemeden çalıştım. Gençlere de bunu tavsiye ediyorum. Dürüst olacaksınız. İyi eğitim şart. Kendi dilinizi, güzel Türkçe'yi iyi konuşun, başka dilleri de iyi konuşun. Yabancı bir lisan bilmeden bugün iyi gazetecilik yapılamaz. Kötü Türkçe konuşan gazeteci veya entelleri hiç affetmiyorum!
VOA: Türkiye'de gazetecilik yapmakla ilgili görüşleriniz neler?
Burhan Özbilici (AP): Bizde meslek ahlakına gereken önemin verilmemesi, bazı gazetecilerin bağımsızlıklarını koruyamamış olması, kaliteli ve iyi eğitimli olmaya değer verilmemesi beni üzüyor. Mesleğimizi ideolojik veya kişisel çıkar için alet edenleri asla tasvip etmedim, hiç bir zaman. Tanıdığım bazı meslektaşlarımızın cezaevinde yatmasına çok üzülüyorum. Bütün namuslu gazetecilerin, bütün dünyada tam anlamıyla hürriyet içinde çalışabilmeleri en büyük dileğim. Bağımsız, objektif gazeteciler bir ülkede hak ve hürriyetlerle, gerçek refahın ve huzurun da en büyük güvencelerinden biri.
Her zaman iyi gazeteciye, değerleri olan bağımsız gazeteciye ihtiyacımız olacak. Gerçek foto muhabirine olan ihtiyaç bu olayda bir kez daha ispatlandı. O olay sırasında bir sürü insanın elinde sözüm ona 'akıllı' cep telefonu vardı. Ama fotoğraf göremedim. Gazetecilik bilgi ve tecrübeyle ve gerçek makinalarla, kameralarla yapılır. Öyle oyuncaklarla değil. Çok güzel bir insan olan Andrey Karlov’un katlinin bütün dünyada yansıması, profesyonel, bağımsız gazeteciliğin önemini bir kere daha ispatlamış oldu. Dünya medyası, gazetecilik okulları, üniversiteler benimle bunları konuştu, bilim adamları bunun için fikrimi aldı.
World Press Photo ödülleri:
World Press Photo ödülü, foto muhabirliğinin dünyada kabul gören en saygın ödülü ve 1955 yılından bu yana veriliyor. Hollanda Kraliyet Ailesi'nin desteklediği 1925 yılında kurulan World Press Photo Vakfı, ödülleri kraliyet ailesinin de katılımıyla Amsterdam'da törenle sahiplerine veriyor. Yılın fotoğrafı, her yıl 128 ülkeden katılan 6 binin üzerindeki fotoğrafçının gönderdiği 90 bin kadar fotoğraf arasından seçiliyor. Ödül alan fotoğraflar her yıl 45 ülkede açılan sergilerle milyonlarca kişiye ulaşıyor, hafızalara kazınıyor ve unutulmaz eserler arasına giriyor. AP foto muhabiri Burhan Özbilici bu ödülü kazanan ikinci Türk gazeteci. İlk kez 1983 yılında Erzincan depremini fotoğraflayan Hürriyet Foto Muhabiri Mustafa Bozdemir bu ödülü kazandı.
HABERRUS