Yeni ‘Sultanlık’ inşaası…Türkiye, Rus coğrafyasında kendi Türk Dünyası’nı nasıl inşaa ediyor?
HABERRUS - Rusya’nın Federal Devlet Televizyon kanalı Rossia 24’te yayınlanan saygın dış politika analiz programı ‘Mejdunarodnaya Obezrenie’ (Uluslararası Bakış) Erdoğan rejiminin Türkiye’nin dış politika uygulamalarını Dağlık Karabağ çatışmaları ekseninde enine boyuna ele aldı.
Rusya’nın önde gelen dış politika uzmanı ve aynı zamanda araştırmacı gazeteci ve Putinin partisi, Birleşik Rusya eski milletvekili olan ancak şu an Putin’in imzaladığı kararname ile Rossotruniçestvo’nun (Federal Uluslararası İnsani İşbirliği Ajansı) başkanı olarak atanan Yevgeniy Primakov’un sunuculuğunu yaptığı programda Erdoğan rejimine ve uyguladığı saldırgan dış politikasına ağır eleştiriler vardı.
Beş yıl önce Rusya’nın Suriye savaşına dahil olmasının en büyük gerekçesinin bölgede aşırı radikal dinci terör gruplarının ve bu gruplar içerisinde savaşan eski Sovyet ülkelerinden, Kafkasya ve Orta Asya’dan teröristlerin Rusya ve bölge ülkeleri için olası tehditlerini ortadan kaldırmak olduğu vurgulanan programda, Erdoğan rejiminin Suriye’nin kuzeyinde kendi kontrolü altında bulunan cihatçı teröristleri Dağlık Karabağ ve Azerbaycan’a taşımasının Rusya’da alarm zillerinin çalmasına neden olduğu vurgulanıyor.
Erdoğan, adeta Rusya’nın nasırlı bölgesine basıyor!
Erdoğan’ın paralı teröristleri güney kafkaslara taşımasının adeta Rusya’nın nasırlı bölgesine basmak olduğu benzetmesini yapan Primakov, Ankara’nın, Rusya’nın Suriyede Türkiye sınırında askeri operasyon yapmasına cevap niteliğinde, Rusya’ya, ‘bak sadece sen değil, biz de senin ülke sınırlarında operasyon yapabiliriz’ diyerek Erdoğan rejiminin Rusya’ya göz dağı verdiğini belirtiyor.
Dağlık Karabağ’da her iki ülke arasında çatışmaların sürdüğü bir zamanda, Ankara’nın savaşta bir tarafa orantısız askeri yardımda bulunması ve bölgeye cihatçı paralı teröristleri taşımasının barışa katkı yapmayacağı aksine bölgedeki ateşi daha da alevlendireceği vurgulanarak, Erdoğan’ın yaptığı açıklamaların ne kadar tehlikeli bir boyuta çıktığını, savaşan taraflara ateşkes çağrısı yerine savaş çığırtkanlığı yaptığını belirtiliyor.
Primakov, Rusya ve Batılı liderlerin ateşkes çağrılarına Erdoğan’ın savaşla karşılık vermesinin kabul edilemez olduğu vurgusunda bulunuyor.
Rusya'nın geleneksel olarak eski Sovyet bölgelerini tartışmaya açmadığını söyleyen Primakov, Dağlık Karabağ sorununda oluşan durumun adeta batılı güçlerin Rusya’nın sadece kapısını çalmadığını, adeta yumrukladığı yorumunda bulunuyor.
Türkiye, Rus coğrafyasında kendi Türk Dünyası’nı nasıl inşaa ediyor?
Turancılık ve Pantürkizim’in detaylı şekilde anlatıldığı programda batılı devletlerin eski sovyet cumhuriyetlerinden Belarus ve Gürcistan ekseninde bu devletleri batıya yaklaştırarak Rusya’dan uzaklaştırma hedefinin olduğu vurgulanıyor.
Erdoğan rejimin asıl hedefinin ise Türkiye’nin tarihsel bağlarını kullanarak, Kafkasya’yı tamamen Rusya’dan koparmak politikası güttüğü iddia ediliyor.
Erdoğan 15 Temmuz’da kendisine kimin yardım ettiğini unutmuş gibi davranıyor
Programa konuk olarak katılan Türkolog Vladimir Avatkov, Erdoğan’ın 15 Temmuz’da kendisine kimin yardım ettiğini unutmuş gibi davranarak çok agresif bir şekilde Pantürkizm ve Neo Osmanlıcılık akımlarını eski Sovyetler Birliği bölgelerinde ve özellikle Kafkasya’da yaydığını bu bağlamda Erdoğan’ın ‘Yeni Osmanlı’ söyleminin okunması gerektiğini belirtiyor.
Eskiden Türk Dışişleri'nde Azerbaycan ve Türkiye için ‘İki devlet bir millet’ söyleminin artık çekinmeden ‘tek devlet tek millet’ söylemine evrildiğini bunun da çok açık bir şekilde Ankara’nın asıl amacını ortaya koyduğunu söylüyor.
Gülen okulları, 15 temmuz darbe girişimine kadar Ankara'nın yurt dışındaki en büyük yumuşak gücüydü
Türkiye’nin son 30 yıldır eski sovyet coğrafyasında ve dünyanın farklı yerlerinde lobi faaliyetleri yürüttüğünü belirten Türkolog, en önemli lobi faaliyetinin insan yetiştirmek için açılan eğitim kurumları ve kültürel, bilimsel ve ekonomik faaliyetler olduğunu son yıllarda Türkiye’nin bu yatırımlarının meyvelerini topladığını söylüyor.
15 Temmuz darbe girişimine kadar Ankara yönetimin yurt dışındaki en büyük yumuşak gücü olan Gülen Okulları’ndan övgüyle bahsedildiği programda, Erdoğan’ın iktidara geldiği ilk yıllardan itibaren açıktan bu eğitim faaliyetlerine maddi manevi destek olduğunu, o okullar aracılığıyla orta asya ve eski sovyet cumhuriyetlerinde kendisine yer bulduğuna değiniliyor.
Ünlü düşünür ve din adamı Fethullah Gülen’in taraftarları tarafından dünyanın bir çok ülkesinde binden fazla eğitim kurumunun açıldığını, bu faaliyetlerin Erdoğan rejimi tarafından adeta alkışlanarak desteklendiğini, ancak Erdoğan’ın 15 Temmuz darbe girişiminden şahsen Gülen’i sorumlu tutmasıyla Türkiye’deki Gülen okullarının kapatıldığını, Erdoğan tarafından yurt dışındaki okulların da kapatılması çağrısının yapıldığını ama bu çağrının bazı orta asya devletleri ve afrika devletleri haricinde hiç ciddiye alınmadığı ifade ediliyor.
Ankara’nın herkesle herşeyi pazarlık konusu yaptığının altı çizilen programda, kendi hedefleri doğrultusunda Erdoğan rejiminin herşeyi ve herkesi pazarlık masasına sürdüğü ama Rusya’nın da bu Erdoğan politikasından öğreneceği şeylerin olduğu vurgulanıyor.
Programda, her iki ülkenin ekonomik durumlarının karşılaştırılamaz derecede farklı olmasına rağmen Gülen Hareketinin 30 yıldan beri yaptığı ve bir dönem Erdoğan rejiminin kendi menfaatleri için kullandığı ve ‘Türkiye’nin yumuşak gücü’ olarak adlandırılan eğitim ve kültürel faaliyetlerin geleceğe dönük çok ciddi yatırımlar olduğu vurgulanarak ancak sabırla ve uzunca bir süre çalışmanın sonucunda meyvelerinin toplandığı, Türkiye’nin zamanında bunu başardığını ve şu anda meyvelerini de topladığını ancak Rusya’nın bu yönünün çok eksik ve geride kaldığı belirtiliyor.
Ankara’nın bir sonraki adımı Rus coğrafyası!
Türkolog Vladimir Avatkov, Türkiye’nin birileri yada birşeylerin onu durduruna kadar ileriye doğru hareket ettiğini hatta karşısına çıkan duvarların da Türkiye’yi durduramadığını, bir şekilde duvarları aşmanın yolunu bulduğunu vurgulayarak eğer Erdoğan Rejimi bölgede durdurulmazsa bir sonraki adımın Azerbaycan’dan sonra Orta asya ve Kafkaslar, hatta Rus coğrafyası olacağı iddiasında bulunuyor.
Programda Kırım'ın Rusya’ya bağlanmasını Türkiye’nin hiç bir şekilde kabul etmediğini hatta bu durumun Türkiye için çok büyük bir darbe olduğunu bu yüzden Türkiye’nin Rus gazını almayı azaltarak neredeyse sıfırladığını, aynı zamanda Türkiye’nin NATO üyesi olduğunun unutulmaması gerektiği, NATO’nun kafkaslar ve Orta Asya’ya açılan kapısının Türkiye olduğu vurgulanıyor.