ABD’yi, Karadeniz’de rahatlatma projesi: Kanal İstanbul
‘’SSCB dağıldıktan sonra ayrılan devletleri Batı kampına alarak Rusya’yı daha ileriden çevrelemeyi sürdüren ABD, bu süreçte de Karadeniz’e yerleşme maksadıyla farklı hamleler uygulamaya çalıştı. Kanal İstanbul’un reelize edilmesi sadece bu hamlelerden bir tanesi.’’
Rus Düşünce Kuruluşu ‘Uluslararası siyasi ve ekonomik stratejiler Enstitüsü’ (RUSSTRAT) ‘Kanal İstanbul’un ABD tarafından uygulanan bir hamle olabileceğine dair bir analiz yayınladı.
Merkezi Moskova’da bulunan ve Duma Milletvekili ve Politikacı Elena Panina’nın Başkanlığını yaptığı ‘’Uluslararası siyasi ve ekonomik stratejiler Enstitüsü’’ tarafından yayınlanan makale şu şekilde:
Kanal İstanbul, İstanbul'un Avrupa yakasında Karadeniz'den Marmara Denizi'ne uzanması tasarlanan bir su yolu projesidir. Geçmişte benzerleri önerilmiş olsa da, bu son hâliyle Kanal İstanbul projesi 2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı. Proje için ilk ihale 26 Mart 2020 tarihinde gerçekleştirildi. Büyükçekmece Gölü'nden başlayıp Terkos Gölü'nün batısından geçecek İstanbul Kanalı, uzunluğu 47 km, su yüzeyindeki genişliği 140 m, derinliği 25 m olarak tasarlanmıştır. Bu kanalla birlikte İstanbul Boğazı tanker trafiğine tümüyle kapanacak, İstanbul'da iki yeni yarımada, yeni bir de ada oluşacaktır. Kanal İstanbul, gidiş ve geliş olarak tek yönlü kullanılacak bir yapay su yolu olup, kanaldan geçmesi öngörülen maksimum gemi boyutu dikkate alındığında kanaldan geçebilecek en büyük gemi boyutları; 275 - 350 m uzunluk, 49 m genişlik, 17 m su çekimi ve su seviyesinden 58 m yükseklik olarak belirlenmiştir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nca 2018 yılında hazırlanan sunumda Kanal İstanbul'un toplam maliyeti 20 milyar dolar öngörülüyor. Ancak uzmanlar bu maliyetin çok gerçekçi olmadığını söylüyorlar.
Kanal İstanbul’un yeni fonksiyonu ve Montrö Sözleşmesi
Projenin İstanbul Boğazı'na alternatif bir kanal olduğu ortaya çıkınca uluslararası kamuoyunda kanalın yasal statüsü hakkında tartışmalar başladı. Kanalın Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne aykırı bir durum yaratıp yaratmayacağı tartışılmaya başlandı. İstanbul Boğazı’ndan geçişleri, Montrö Boğazlar Sözleşmesi düzenliyor. 20 Temmuz 1936 tarihinde SSCB’nin desteğiyle imzalanan bu sözleşmeyle, boğazların egemenliği Türkiye’ye verilmişti.
ABD, son yirmi yıldır Karadeniz’e girmek istiyor. Ankara-Moskova ekseni ise Washington’un bu hedefine karşı bölge merkezli yapılar kurarak direniyor. ABD’nin Karadeniz’e çıkma planı, 8 Ağustos 2008 tarihindeki Rusya-Gürcistan gerilimi sırasında zirve yapmıştı. ABD, Montrö gereği Karadeniz’e ancak sınırlı tonajlarla, sınırlı yüklerle, sınırlı silahlarla ve sınırlı bir süreliğine girebilmişti. Ve bu sınır gereği de çıkmak zorunda kalmıştı.
ABD’nin en önemli hedeflerinden biri Karadeniz’de rahat hareket edebilmektir. Bunun önündeki engel ise Montrö anlaşmasıdır. Montrö Sözleşmesi, bölge dışı devletlerin Karadeniz’de bulundurabileceği savaş gemilerini toplam 45 bin tonaj ve 21 günle sınırlamaktadır. Montrö özetle Karadeniz’in güvenliğinin garantisidir ve bu sözleşmeyle Türkiye ve Sovyetler Birliği, Karadeniz’i fiilen Batılı emperyalist ülkelere kapatmıştır. Öyle ki, ABD Soğuk Savaş döneminde bile Türkiye’yi Montrö’yü delmeye ikna edememiştir!
ABD, Karadeniz’e yerleşmeye çalışıyor
SSCB dağıldıktan sonra ayrılan devletleri Batı kampına alarak Rusya’yı daha ileriden çevrelemeyi sürdüren ABD, bu süreçte de Karadeniz’e yerleşme planını uygulamaya çalıştı. ABD’nin birinci hamlesi Karadeniz’in batısında kıyısı olan devletleri Atlantik kampına almak oldu. Bulgaristan ve Romanya 2004’te NATO’ya, 2007’de AB’ye üye yapıldı. O zamandan bu zamana ABD bu ülkelere askeri yığınak yapıyor. ABD’nin ikinci hamlesi Kafkaslardan bir gedik açarak Karadeniz’e doğudan girmekti. Gürcistan’da 2004’te turuncu darbeyle Batıcı Saakaşvili iktidar yapıldı ve Gürcistan’ın NATO üyeliği için düğmeye basıldı. Batı’ya teslim olmaya itiraz eden Osetlerin bağımsızlık girişimini Saakaşvili’nin engellemeye kalkmasına Rusya askeri olarak müdahale etti. Saakaşvili kaçtı, Gürcistan’ın NATO üyeliği rafa kalktı ve ABD’nin bu hamlesi başarısız oldu. ABD’nin Karadeniz’e üçüncü hamlesi ise kuzeyinden, Ukrayna üzerinden oldu. Rusya’nın, Kırım’ı Ukrayna’dan koparması, ABD’nin bu hamlesini de önledi: Ukrayna’nın NATO üyeliği de rafa kalktı. İşte Kanal İstanbul, ABD’nin Karadeniz’e yerleşebilmesi için fiilen dördüncü hamle gibi gözüküyor. Kanal İstanbul ile Çanakkale ve İstanbul boğazlarını ABD gemilerine sınırlandıran ve Karadeniz’de 21 günden fazla kalmalarını engelleyen Montrö Sözleşmesi devre dışı bırakılacaktır; hem de Tayyip Erdoğan’ın idaresindeki AKP hükümeti desteğiyle!
Montrö Sözleşmesi’nin devre dışı kalması Washington’ın arayıp da bulamadığı bir olanaktır. Zira daha önceki yıllar içinde Montrö’nün bazı hükümlerini kendi çıkarlarına göre güncelletemeyen ABD, Kanal İstanbul ile tamamından kurtulma fırsatı yakalamış olacak!. Montrö Sözleşmesi normalde 20 yıllıktı ve 1956’da sona erecekti. Ancak bunun için taraf devletlerden birinin sözleşmeyi sona erdirme isteği bildiriminde bulunması gerekiyordu. Karadeniz’i bölge denizi yaparak bölge dışı devletlere kapatan özelliği ve yararı nedeniyle bugüne kadar hiçbir taraf devlet sözleşmeyi sona erdirmek için girişimde bulunmamıştı. ABD bu nedenden dolayı ve ayrıca Karadeniz’in “uluslararası su” olduğunu iddia ederek bu denize girmeye çalıştı.”
ABD, son yıllarda NATO üzerinden Karadeniz’de bazı hamleler yapmaktadır. Bu hamlelerin siyasi dayanağı da Erdoğan’ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e 2016’da yaptığı şu çağrı olmuştur: “Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor. Karadeniz’i tekrar istikrar havzası kılmalıyız.
8-9 Temmuz 2016’da Varşova’da yapılan zirvede NATO’nun Karadeniz’deki varlığının artırılması karara bağlandı. Sonuç bildirgesinde Rusya’nın Karadeniz’deki askeri varlığının müttefikler ile diğer ülkelere karşı risk oluşturduğu savunuldu. Ardından NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg imzasıyla yayımlanan “NATO: Gelecek İçin Hazır” adlı belgede, “NATO Standing Naval Forces in the Black Sea”nin 2018 ve 2019’da Karadeniz’deki varlığını artıracağı ve bu denizde yıl boyunca toplam 120 gün bulunmayı hedef aldığı ilan edildi. Ve NATO Nisan 2019’da da Karadeniz’i “mücadele alanı” olarak belirledi.
Kanal İstanbul AKP için bir “gayrimenkul projesi”
Bütün veriler açık ve net şekilde Kanal İstanbul’un Türkiye için hiç de akıllıca bir yatırım olmadığını gösteriyor. Ancak iktidar temsilcileri ‘inatla’ bu projeyi yapacaklarını söylüyor. Bu inadın başka bir nedeni de AKP çevreleri için yeni zenginlik kaynağı olması.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yaptığı açıklamada, “Kanal İstanbul Projesi için artık imar planlarını onaylamış ve kamuoyuna çıkarmış bulunuyoruz.” dedi. Öyle anlaşılıyor ki kanal yapılmadan, güzergahtaki villalar, lüks konutlar, rezidanslar inşa edilmeye başlanacak. Kanal İstanbul güzergahında özellikle AKP’ye yakın iş adamları ve Arap işadamlarının binlerce dönüm arazi aldığı ortaya çıkmıştı. Katar Emiri’nin annesinin de Kanal İstanbul güzergahından 44 dönüm arazi aldığı belgelendi. Bunun gibi yüzlercesi var. İktidar, sıkandalı kapatmanın çaresini tapu kayıtlarına ulaşımı yasaklamakta buldu! Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan da projenin ‘rant’ amaçlı olduğunu bizzat açıkladı.
Makalenin Rusçası: https://russtrat.ru/analytics/15-maya-2021-0010-4194