‘Dostum Biden’a dümen kıran Erdoğan’a Putin’den çifte uyarı
HABERRUS - Gazeteci Zülfikar Doğan, Ahval’deki köşesinde, son günlerde iyice hareketlenen Türkiye Rusya ilişkilerine ilişkin çarpıcı tespitlerde bulunuyor.
‘Bugüne kadar ABD ve Rusya’yı yerine göre ‘idare ederek’ durumu kurtaran Erdoğan açısından artık bu politika sürdürülebilir değil’ diyen Doğan, Yakın gelecekte bu konudaki açmazları daha da derinleşecek ve ‘Ya Biden, Ya Putin’ noktasına gelecek. Böyle bir süreç ise ödenecek olası bedelleri daha da büyütecek. İfadelerine yer veriyor.
İşte gazeteci Zülfikar Doğan’ın o yazısı:
Dünya politikası ve uluslararası ilişkilerdeki trafiğe son iki haftada dört zirve damgasını vurdu. ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve geldikten sonra gerçekleştirdiği ilk Avrupa turunda, önce G7, ardından NATO zirveleri, sonrasında AB liderleri ile buluşma ve nihayet Cenevre’de Putin ile randevu tüm dikkatleri üzerine topladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile NATO zirvesi kapsamındaki 14 Haziran görüşmesi ise Biden’ın programında ‘ara sıcak’ niteliğinde olsa da gerek AB gerek NATO ve gerekse ABD-Türkiye ilişkilerinin izleyeceği yeni yön açısından dikkatle izlenen kritik bir buluşma idi.
14 Haziran buluşmasının hemen ertesinde Erdoğan’ın dikkat çeken ziyareti, Azerbaycan’da ‘kardeşim’ dediği İlham Aliyev ile bir araya gelmesi ve burada Dağlık Karabağ’da Şuşa Beyannamesi’nin imzalanması oldu. NATO zirvesinde bu örgütün varlığını, bağlılığını ve ‘kutsallığını’ vurgulayan iki lider Biden ve Erdoğan oldu. Biden NATO anlaşmasının üye ülkelerin nihai sınırlarının birlikte savunulmasını öngören maddesinin kutsallığına vurgu yaparak, Kanada, Türkiye ve Avrupa’nın savunulmasında her zaman teyakkuzda olacaklarını söylerken, Erdoğan da bir süre öncesine kadar farklı tepkiler ve eleştiriler yönelttiği NATO’ya Türkiye’nin bağlılığını zirve boyunca bulduğu her fırsatta vurguladı.
O yüzden de NATO’ya bağlı Türkiye Cumhurbaşkanının Rusya’nın arka bahçesi Güney Kafkasya’da Azerbaycan ile askeri ve savunma işbirliğini öne çıkartan, giderek bölgede TSK’nın askeri üs kuracağı iddialarına yol açan Şuşa Beyannamesi’ni imzalaması, ‘Biden, Erdoğan’dan NATO’ya ve batıya bağlılığını göstermesi için Rusya’yı kızdıracağı açık bir adım atmasını mı istedi?’ sorularını gündeme getirdi.
Bu adım öncesinde ABD ve NATO’ya Kabil havaalanının korunması için Türk askerinin Afganistan’da kalması önerisini götürerek yanaşma hamlesi yapan Erdoğan, Biden yönetiminin ‘sempatisini ve muhabbetini kazanma’ yolunda mesafe kat etti. Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, Erdoğan ile ABD Başkanının Türk askerinin Kabil’de kalması konusunda mutabakata vardıklarını açıklarken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ABD’ye yeni dönem işbirliği alanları için bir ‘vizyon belgesi’ sunulduğunu, bu çerçevede ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Washington ya da Ankara’da önümüzdeki aylarda bir araya geleceklerini duyurdu.
ABD ve NATO güçlerinin 11 Eylül’de tümüyle çekilmesinden sonra TSK birliğinin Afganistan’da kalarak Kabil Uluslararası Havaalanını koruma misyonunu sürdürmesi kapsamında türkiye, ABD’den ‘siyasi, lojistik, maddi destek’ talep etmişti. Sullivan, siyasi ve askeri desteğin yanı sıra Kabil nöbetçiliğinin parasal boyutu için de hazırlıkların devam ettiğini belirtirken, ABD ve Avrupa medyasına yansıyan haberlerde bu görev için Biden yönetiminin Türkiye’ye 130 milyon dolar ödeyeceği haberleri yer aldı.
İçeride siyasi ve ekonomik sorunlarla güç kaybeden, eli zayıflamış durumdaki Erdoğan’ın ABD, AB ve NATO tarafından kendisinden yapması istenilenleri yapmaya hazır hale geldiği izlenimini güçlendiren bu gelişmelerin Rusya’nın tepkisini çekmesi kaçınılmazdı.
NATO’nun kuşatma stratejisini kırmaya çalışan Rusya, Karadeniz ve Kafkasya’da Ukrayna ve Gürcistan üzerinden, Doğu Avrupa’da Polonya ve Macaristan, Kuzey’de ise Baltık ülkeleri Estonya, Litvanya, Letonya üzerinden çizilen çemberi kırmaya çabalarken, bir anda Şuşa Anlaşması ile NATO üyesi Türkiye’nin Azerbaycan’la kapsamlı askeri işbirliği ve olası üs ile Güney Kafkasya’ya yerleşme planı, Rusya’ya sürpriz oldu. NATO’yu da memnun eden Şuşa Beyannamesi’ne göre, Türkiye ve Azerbaycan, Ermeni işgalinden kurtarılan rayonlarda başta mayınlı arazilerin temizlenmesi olmak üzere, hayatın normalleştirilmesi faaliyetlerini destekleme, askeri güvenliğin güçlendirilmesine yönelik personel mübadelesi, ortak eğitim ve tatbikatların düzenlenmesi, iki ülke ordularının birlikte çalışmalarının artırılması, modern teknolojilere dayalı silah ve mühimmatların yönetilmesinde yakın iş birliği yapacaklar.
Anlaşmada yer alan ‘Türkiye ve Azerbaycan diğer dost devletlerin orduları ile birlikte askeri tatbikatların düzenlenmesini destekleyeceklerdir’ maddesi ise her yöne çekilebilir. NATO üyesi Türkiye NATO üyesi ülkelerle, Aazerbaycan ise Rus ordusu ile ortak tatbikat planları yapabilir.
Şuşa Mutabakatına Putin’in tepkisi en Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov tarafından dile getirildi. Peskov Türkiye - Azerbaycan askeri ilişkilerinin geliştirilmesi sürecinin yakından takip edildiğini dile getirerek, Türkiye’nin Azerbaycan’da askeri üs kurmasını, "Rusya’yı güvenlik önlemi almaya zorlayacak bir hamle olarak değerlendirdiklerini” duyurdu.
Putin’in sözcüsü bölgede Türk askeri üssü kurulmasınının Rusya’nın bölgedeki çıkarlarıyla güvenliğini çok yakından ilgilendirdiğini belirterek, "Rusya bu adımı ve Şuşa Mutabakatı’nı kendi güvenliğini ve çıkarlarını korumak için karşı adımlar atmaya zorlayabilecek bir hamle olarak değerlendirmektedir. Tüm gelişmeler bu çerçevede çok yakından takip edilmektedir” dedi.
Peskov, Dağlık Karabağ savaşından sonra Güney Kafkasya'daki durumu istikrara kavuşturmak için NATO üyesi Türkiye ile Rusya’nın yakın temas halinde olduğunu, Azerbaycan’da bu çerçevede Rus ordusu ile TSK tarafından ortak gözlem noktası kurulduğunu anımsattı.
Ancak iktidarın Biden ile yakınlaşma çabasına girişmesi, NATO içinde S-400, Doğu Akdeniz gibi gerilimlerden ötürü yalnızlaşmaya karşı Erdoğan’ın NATO’ya bağlılığını ısrarla yinelemesi, Afganistan’da özel misyon üstlenmek istemesinin, Rusya’nın Türkiye’ye yaklaşımını gözden geçirmesine yol açacağı anlaşılıyor. Putin’in sesi Peskov’un açıklamaları ve gösterilen tepki bunu çok açık şekilde göstermektedir.
Aynı şekilde TSK’nın Kabil’deki NATO misyonunu sürdürme girişimi de Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın sert tepkisine neden oldu. ABD ve NATO’nun çekilme sürecinde, Taliban ile diyalogunu artıran Rusya, TSK’nın Kabil’de kalmasına karşı çıkan Taliban’a da destek açıklaması yaptı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Neden ülkenin ana havaalanının güvenliği Afgan güvenlik güçlerine bırakılamıyor? 20 yılda Afgan güvenlik güçlerinin eğitim ve donatımına milyarlarca dolar harcandı. Afgan güçlerinin ülkelerinin güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili görevleri kendi başlarına yerine getirecek düzeyde hazır olduğuna dair açıklamaları ABD ve NATO yetkililerinden tüm bu yıllar boyunca düzenli olarak duyduk. Ancak şimdi, NATO ülkelerine göre Afgan güçlerine güvenilmiyor. Ülkenin başkentindeki havaalanının güvenliğini Türkiye’nin sağlaması planları yapılıyor. Bu aynı zamanda Afgan tarafların kendi aralarındaki anlaşma ve uzlaşma süreçlerini de olumsuz etkileyecek bir durum.”
22 Haziran’da Türkiye uçuşlarını yeniden açan Rusya, Brüksel’de 45 dakikalık baş başa görüşmede, Erdoğan’ın Biden’a verdiği sözler doğrultusunda atacağı adımlar ortaya çıktıkça tepkisini sözlü açıklamalardan fiili eylemlere dönüştürebilir.
Bugüne kadar ABD ve Rusya’yı yerine göre ‘idare ederek’ durumu kurtaran Erdoğan açısından artık bu politika sürdürülebilir değil. Yakın gelecekte bu konudaki açmazları daha da derinleşecek ve ‘Ya Biden, Ya Putin’ noktasına gelecek. Böyle bir süreç ise ödenecek olası bedelleri daha da büyütecek. © Ahval Türkçe