"Ukrayna'nın Tarafsızlıktan Vazgeçmesi, Bağımsızlık Statüsünü Tartışmalı Hale Getirir"

HABERRUS - Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Alaska zirvesinin ardından yaptığı değerlendirmede, Ukrayna'nın tarafsızlık statüsünden vazgeçmesinin ülkenin bağımsızlık temellerini zayıflattığını öne sürdü. Lavrov, "Zelenski rejimi nükleer silah edinme, NATO'ya üyelik ve tarafsızlıktan vazgeçme gibi konuları gündeme getirerek, Ukrayna'nın bağımsız devlet olarak tanınmasının dayanağını ortadan kaldırıyor" ifadelerini kullandı.

Rusya'nın Ukrayna krizine yönelik çözüm arayışlarında her türlü formatı değerlendirmeye açık olduğunu belirten Lavrov, "İkili veya üçlü görüşmeler dahil hiçbir formu dışlamıyoruz. Ancak üst düzey temasların çok iyi hazırlanmış olması gerekiyor" dedi.

Bu açıklama, olası bir Putin-Zelenski görüşmesi öncesi Rusya'nın temkinli yaklaşımını yansıtıyor.

Trump'ın Rusya Ziyaret Daveti

Lavrov, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya'yı ziyaret etmesi için bir davet aldığını ve Trump'ın bu daveti "çok ilginç" bulduğunu doğruladı. Bu gelişme, Alaska görüşmelerinin ikili ilişkilere yansıyan olumlu etkisinin bir göstergesi olarak yorumlandı.

ABD'nin Yaklaşımında Değişim

Rus diplomat, Trump ve ekibinin Alaska zirvesi sonrasında Ukrayna krizine daha derinlemesine yaklaşmaya başladığını belirterek, "Artık çatışmanın kök nedenlerini anlıyor ve çözüm için bunları ele almanın gerekliliğini kavrıyorlar" dedi. Lavrov'un bu tespiti, Washington'un bölgedeki politikalarında önemli bir stratejik değişimin işareti olarak değerlendiriliyor.

Avrupa'ya Sert Eleştiri

Lavrov konuşmasında Avrupa liderlerine de sert eleştiriler yöneltti: "Avrupalı meslektaşlarımız, Ukrayna'da Rus dilinin yasaklanması gibi insan hakları ihlallerini görmezden geliyor. Bu çifte standart kabul edilemez." Bu ifadeler, Rusya'nın Ukrayna'daki azınlık hakları konusunu diplomatik arenada aktif şekilde kullanmaya devam edeceğini gösteriyor.

Lavrov'un bu açıklamaları, Rusya'nın Ukrayna politikasında yumuşama sinyalleri verirken, aynı zamanda Batı'ya yönelik diplomatik baskıyı sürdürdüğünü ortaya koyuyor.

Özellikle Trump yönetimiyle kurulan diyalog kanallarının, önümüzdeki dönemde krizin çözümünde kilit rol oynayabileceği değerlendiriliyor.