'Rusya kendi ülkesini korumak istiyorsa o zaman «yeni peydahlanan Sultanı» hizaya getirmeli'

HABERRUS - Artı-gerçek yazarı İşxan Miroyev, son günlerde Dağlık Karabağ ekseninde yeniden şekillenen güney Kafkaslar bağlamında Rusya Türkiye ilişkilerini değerlendirdiği yazısında, Osmanlı'nın Rusya'ya karşı tekrar yeni biçimiyle şahlandığını, bunun da Rusya’nın parası, gazı, petrolü, kararsızlığı ve boş kafalılığı sayesinde yapabildiğini söylüyor.

Moskova, Türkiye’yi doyurdu, büyüttü ve onda yaptığı her şeyin cezasız kalacağı hissini oluşturduğunu savunan Miroyev, 'Erdoğan ne yapıyorsa her şey yanında kar kalıyor. Rusya’nın pilotunu da elçisini de öldürdü ve herhangi bir hesap vermedi. Eğer Rusya kendi ülkesini korumak istiyorsa o zaman «yeni peydahlanan Sultanı» hizaya getirmeli ve onun Kafkaslar ve sonra da Asya’ya girmesine müsaade etmemeli.' ifadelerine yer vermiş.

'Ankara Kafkaslarda Moskova’yı sıkıştırıyor' başlıklı yazısı;

Türkiye’nin kendine bağlı çeteleri Suriye’den Azerbaycan’a Dağlık Karabağ savaşı için aktardığı bilgileri ortaya çıkıyor. Türkiye’nin bu tür planları çok ciddi sonuçlar ortaya çıkarır.

Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki son çatışma en kapsamlı ve kanlı olmuş durumda. Kayıplar yüzlerce insanı aştı ve her iki taraftan da sivil kayıplar var. BM Güvenlik konseyi, Rusya, Avrupa Birliği ülkeleri, Iran ve hatta ABD bile Ermenistan ve Azerbaycan’a derhal savaşa son verme ve görüşmelere başlama çağrısında bulundular. Türkiye ise Erivan’ı şiddet kullanmakla suçladı ve Bakü’ye silah da dahil her türlü desteği verdiklerini açıkladı. Peki Türkiye’nin amacı nedir?

Neo-Osmanlıcılık politikası Türkiye’yi genişlemeye teşvik ediyor özelikle de savaşın olduğu bölgelerde. Bundan dolayı da Türkiye silahlı kuvvetlerini Suriye’ye, Irak ve Libya’da bulunduruyor. Türkiye Ermenistan ve Azerbaycan arasında savaş çıktığı takdirde Azerbaycan askeri ve politik yardım için mecburen Türkiye’ye başvuracağı hesaplarını yaptılar. Başka türlü imkanlarının olmadığını ve eğer kendileri yardım için Türkiye’ye başvurmasalar bile Türkiye'nin kendisinin onlara yardım sunacağı sonucuna vardılar. Bu hesaplardan yola çıkarak Türkiye Azerbaycan’ı bu savaşa itti. Böylelikle Kafkaslara yerleşerek Azerbaycan’da askeri üst kurmayı planlıyor ki NATO buna karşı değil tam tersine destek vermekte çünkü Rusya’yla sınır olan bir bölgeye daha yerleşmiş olacak. Bir de bu yolla Azerbaycan’ı Türkiye’nin Pantürkist planlarına da bağlanmış olacak. Zaten Türkiye’de Azerbaycan’ı ayrı bir millet olarak değil Türk milletinin bir parçası olarak görüyorlar. Bunun özel sloganı var "Tek Millet iki devlet" diye ki Erdoğan, Azerbaycan’a kardeş yardımı sunacakları sözünü verirken bunu bir kez daha dile getirdi.

Rusya silahlı güçlerinin Suriye’ye müdahil olması ve Türkiye’nin petrol kaçakçılığına son vermesi 5 yılı buldu. Türkiye bölgede kimin söz sahibi olduğunu göstermek amacıyla Rusya uçağını düşürdü ama bu da ona karşı döndü ve ekonomik ve siyasi zarar getirdi. O zaman Türkiye Suriye’nin Kuzeyinde kalıcılaşma planını geçti bunun için de ona bağlı olan çete gruplarını kullandı.

Kafkaslar ise tarihten bu yana Rusya’nın etki alanındadır. Bu bölgede olanlar direkt olarak Rusya’nın Güney sınırlarını etkiliyor özelikle de Kuzey Kafkaslar bölgesi. Bu bölgede çıkarılan bir savaş direkt olarak Rusya’ya karşıdır ve Rusya’nın dikkatini Suriye’den uzaklaştırma planlarını içeriyor. Son dönemlerde daha sık Türkiye’nin kendine bağlı çeteleri Suriye’den Azerbaycan’a Dağlık Karabağ savaşı için aktardığı bilgileri ortaya çıkıyor. Türkiye’nin bu tür planları çok ciddi sonuçlar ortaya çıkarır. İki yıl önce «Soçi anlaşmaları» çerçevesinde Türkiye bu çeteleri kontrol etmeyi üstlendi ancak bunun yerine onları kullanmak için harekete geçti ve şimdi Azerbaycan’a aktarıyor. Uluslararası kamuoyunun buna karşı yaptırımları uygulaması söz konusu olacak. Böyle bir durumda Türkiye’nin büyük devletlerin baskısına dayanması söz konusu olamaz. Erdoğan geri adım atmak mecburiyetinde kalır. Şimdiye kadar Türkiye’nin yaptıklarının Rusya, Avrupa ve ABD başta olmak üzere bu kadar çok uluslararası güçleri rahatsız ettiğini görmemiştim.

Türkiye’nin son dönemde Kafkaslarda yaptıklarının çok bilinçli olduğu belli. Bu bizzat Erdoğan’ın stratejisidir. Türkiye imparatorluk kurma peşinde bunun bir parçasını de çöken Sovyetlerin eski parçaları üzerinde yapıyor. Moskova’nın olduğu her yere Türklerin müdahalesi var. Erdoğan’ın kendisine güveni çok yükselmiş olsa gerek. Onun bu yapılanların sonuçlarını hesaba katmadığını düşünmek olası değil. Her şeyi gayet güzel anlıyor ve Moskova’nın en büyük derdi ise Türkiye’nin eski Sovyet topraklarından çekilmesidir. Erdoğan iç politika açısından da çok önemli kazanımlar elde etmiş oluyor çünkü Türklere Güney Kafkaslara girmenin mümkün olduğunu göstermiş oluyor. Dağlık Karabağ’daki çatışmanın durdurulmasının tek yolu var buraya barış gücü yerleştirilerek ve Türklere oradan derhal çekilmesi için uyarıda bulunmak. Rusya’nın sınırlarında boy göstermelerinin kabul edilemez olduğunu göstermek gerekir. Ankara’nın Kafkas bölgesinde bu yayılmacı politikalarının uygulamasında Moskova’nın kendisi suçludur çünkü uzun zamandır ki Rusya, Erdoğan’ın her yaptığını ve şartlarını koşmasın karşı ses çıkarmıyor.

Peki Rusya ne yapmalı? Eski SSCB topraklarındaki askeri çatışmalara müdahil olmasına göz mü yummalı? Peki bundan sonra ne olacak, Türkiye Kazakistan, Orta Asya, Tataristan ve Başkurt’a da mı müdahale edecek?

Osmanlı Rusya'ya karşı tekrar yeni biçimiyle şahlandı. Bunu da Rusya’nın parası, gazı, petrolü, kararsızlığı ve boş kafalılığı sayesinde yapabildi. Moskova, Türkiye’yi doyurdu, büyüttü ve onda yaptığı her şeyin cezasız kalacağı hissini oluşturdu. Erdoğan ne yapıyorsa her şey yanında kar kalıyor. Rusya’nın pilotunu da elçisini de öldürdü ve herhangi bir hesap vermedi. Eğer Rusya kendi ülkesini korumak istiyorsa o zaman «yeni peydahlanan Sultanı» hizaya getirmeli ve onun Kafkaslar ve sonra da Asya’ya girmesine müsaade etmemeli. Çoktan zamanı gelip geçti bile. Artı-gerçek

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtır. HABERRUS’un yayın politikası ve editoryal bakış açısı ile her zaman uyumlu olmak zorunda değildir.