NATO'nun Afganistan'daki Türk "ayağı"
HABERRUS - Afganistan'da insani kriz başlıyor. BM Mülteci Komiserliği tarafından yapılan değerlendirmeye göre Amerikan birliklerinin ülkeden aceleyle çekilmesinden sonra, bastırılan ama kaybolmayan Taliban hemen saldırıya geçti ve şimdi ülkenin yarısından fazlasını kontrol ediyor.
Taliba’dan kaçan Afganlar ise hükümet kontrolündeki bölgelere ve çevre ülklere sığınıyor.
Resmi hükümet ve (Rusya Federasyonu'nda yasak olan) Taliban hareketinin temsilcileri Doha'da müzakerelere başladı.
Rus basınına yansıyan haberlere göre Batı koalisyonuyla çalışan yaklaşık 18.000 Afgan ve 50.000'den fazla aile üyesi acil tahliye talep ediyor. Ancak ABD, Temmuz ayının sonundan daha erken başlamayacağını vaat ediyor.
Pakistan, İran, Tacikistan ve Özbekistan şimdiden 3.5 milyon Afgan mülteciyi aldı.
Başarısız ABD’nin Afganistan operasyonu sonrası bölgede neler olacak?
Afganistan'ın başkenti zaten kuşatılmış durumda ve Kabil'in henüz bloke edilmemiş olması Taliban'ın kendi kararı. Bunu her an yapabilirler ve bu elbette müzakere sürecindeki bir başka koz. Neredeyse tüm sınır geçişleri ve yolların kilit bölümleri militanların elinde. Ve buradan, Kabil'den, hükümetin aslında bir çıkış yolu yok gibi görünüyor, Taliban hareketinin koşullarını kabul etmek zorunda kalacak.
Ülkenin savunma bakanlığı, elbette, bir grup Taliban militanına yönelik füze ve bomba saldırılarının görüntülerini yayınlıyor. Bir hafta içinde, Taliban beş hükümet helikopterini imha etmeyi başardı. Sahada inisiyatif hâlâ Taliban'ın elinde. Bu harita militanların ne kadar başarılı olduğunu açıkça gösteriyor, şimdi Taliban'ın etki alanı hükümet güçlerinden çok daha geniş. Hem Taliban hem de Kabil için kilit önemde olan Kandahar eyaletinde şiddetli çatışmalar yaşanıyor.
Ve tüm bunlar, Afganistan'da yalnızca hükümet güçlerinin temsilcilerinin inandığı veya inanıyormuş gibi yaptığı Doha'daki müzakereler sırasında yaşanıyor. Büyük bir Afgan partisinin lideri olan Sovyet ordusuna karşı savaşan mücahidlerin liderlerinden eski Başbakan Gülbeddin Hikmetyar, Doha'daki barış görüşmelerinin başarısına inanmıyor.
Eski Başbakan Gülbeddin Hikmetyar,"Afganlar arası müzakereleri üçüncü bir tarafın arabuluculuğu olmadan yürütmek gerekiyor. Doha'daki toplantıların çökmesinin nedenlerinden biri de savaşa katılanların yani ABD’nin arabuluculuğu" dedi.
Pek çok kişi Hikmetyar'ın kendisine Kabil'de hâlâ "kasap" diyor ve 90'larda başkente yapılan barbarca topçu saldırılarından dolayı onu affedemiyor. Ve bu, şu ya da bu Afgan fraksiyonunun her liderinin sorunu. İç savaşa katılanların hepsinin destekçileri var, aynı zamanda kan düşmanları da var. Savaş 40 yılı aşkın süredir devam ediyor.
Kabil'in Taliban saldırısı beklentisiyle yaşamasına rağmen, başkentte şu anda rekor trafik sıkışıklığı var. Çatışmanın yaşandığı diğer illerda yaşayanlar ülkeden kaçmak için Kabil'e taşınmaya çalışıyor.
Eski Taliban saha komutanı Muhammed Ağa, hareketin militanlarının aktif saldırılarının nedenlerini dile getirdi: "Taliban neden taarruza geçti? Hükümet koltuklarını çok sıkı tutuyor ve hiçbir durumda onları terk etmek istemiyor. Amerikalılar, bildiğimiz gibi, sözlerini tutmuyorlar, 14 ay sonra ayrılacaklarını söylediler, sonra da gitmediler, Afganistan'a barış getirdiklerini iddia etmek için İstanbul'da başarısız bir toplantı başlattılar, ancak aslında Afganları öldürdüler. Hükümet barışa hazır değilse, Taliban'ın Kabil'i ele geçirmeye başlayacağını düşünüyorum, ancak hükümet esneklik gösterirse, Taliban diyaloğa hazır."
Ancak Kabil'deki Taliban savaşçıları ve politikacıların esnekliğin ne olduğu konusunda farklı fikirleri var.
Örneğin, ülkenin Taliban yönetimindeki eski Başsavcısı Celaleddin Shinwari, hareketin bölgedeki komşularını tehdit etmediğini ve aslında NATO ile 20 yıllık savaşın Taliban'ı büyük ölçüde değiştirdiğini söylüyor.
CelaleddinShinwari, "Taliban'ın amacının Afganistan coğrafyası olduğunu anlamalısınız. Bu, dünyayı ele geçirmek isteyen IŞİD (Rusya Federasyonu'nda yasak) değil. Taliban'ın tek istediği Afganistan'da bir Müslüman devlet inşa etmek." diyor.
Ancak Taliban'ın kontrolündeki illerde kadın okullarının faaliyete geçtiğine dair bir bilgi yok ve militanların propagandacılarının sokaklarda dolaştığını gösteren görüntüler sadece erkekler. Bu nedenle, kentsel ve hatta metropol nüfusu Taliban'ı desteklemiyor.
Kabil'e yönelik militan tehdidi rekor sayıda mülteci akışını tetikledi.
Aynı zamanda, Rus haber kaynaklarına göre hareketin militanları gizlice başkente gelmeye devam ediyor. Ve elbette, hem hükümet yetkilileri hem de Amerikan özel servisleri bunun çok iyi farkında.
Amerikan birliğinin Afganistan'dan ayrılmasına rağmen, ABD ordusu ülkenin başkentindeki durumu yakından izlemeye devam ediyor.
Bir keşif zeplin sürekli olarak Amerikan büyükelçiliği üzerinde uçuyor. Aynı zamanda NATO hala tek ayağıyla Afganistan'da kalmaya çalışıyor ve bu artık Türk "ayağı".
Erdoğan inisiyatif aldı ve Türk ordusundan bir taburun Kabil havaalanını koruyup yöneteceğine söz verdi.
İttifak'a böyle bir hizmet Ankara için maliyetli olabilir.
Taliban, Müslüman bir ülkeden olsalar bile yabancı askeri personelden memnun olmadıklarını zaten açıkça belirtti.
Ve yarım bin savaşçı, havacılığın desteğiyle bile militanlara direnemeyecek.
Görünüşe göre Türkiye gerçekten Afganistan'da olası bir koalisyon hükümetine güveniyor. ABD olmadan yeni Afganistan'daki Türk varlığının sonunun ölümcül olmaması ancak bu şekilde olursa mümkün gözüküyor.