Rusya bugünlerde Esed rejimine verdiği destekle öne çıkmış bulunuyor, bu yüzden eleştiriliyor
Ne var ki, Rusya bu eleştirileri de pek dikkate almıyor, Suriye konusunda kendi gündemini başkalarına kabul ettirmeye çalışıyor. Rusya diplomatik alanda böyle hareket ederken başka alanlarda da kendi politika ve stratejilerini fazla dikkat uyandırmadan gerçekleştirmek için çeşitli hamleler yapıyor.
Bunların başında da her zaman önde ve öncelikli olan enerji alanı, bu alanda önemli bölgelerde başat rol oynama çabaları geliyor.
Rusya'nın hem doğalgaz hem de petrolde ne kadar önemli ve başat bir ülke olduğu malum. Bu ülke bir doğalgaz devi; petrolde de dünyanın önde gelen sayılı ülkelerinden sayılır. Gazını ve petrolünü isteyene satıyor. Satmakla da kalmıyor bunların dağıtım ve diğer ilgili konularında da söz ve pay sahibi olmak için olağanüstü bir çaba gösteriyor.
Bu çabalarda Avrupa öne çıkıyor. Nitekim, Rus şirketleri bugünlerde Batı Avrupa'nın önemli rafinerilerini ele geçirmek için kolları sıvamış bulunuyorlar. Esasen, Putin'in yakın dostlarından Gennadi Timçenko'nun petrol ticareti yapan Gunvar adlı şirketi kısa bir süre önce Belçika'nın Antwerp rafinerisini devraldığını açıklamış bulunuyor. Bu rafineri ham petrol işleme kapasitesi (yılda 33,5 milyon ton) bakımından Avrupa'nın en büyüğü olarak bilinen Petroplus holdingin sahip olduğu 5 rafineriden birisi. Petroplus, yaşanan son ekonomik krizden etkilendiği için geçen yılın sonlarında iflas etmişti. Gunvor da bunu fırsat bilerek Holding'e ait önemli bir rafineriyi ele geçirmiş, rafineri işine de ilk adımını atmış bulunuyor. Petroplus'ın Almanya'da bulunan Ingolstadt rafinerisi de muhtemelen yakında Rus şirketlerinin hedefi olacak. Bu bağlamda, Rusya'nın devlet petrol şirketi Rosneft'in adı şimdiden telaffuz edilmeye başladı bile. Rosneft'in Ingolstadt'ı ele geçirmesi bundan böyle herhalde sadece bir zaman meselesi. Rosneft, bu konuda ham petrol üreticisi ve tedarikçisi olması sebebiyle başka şirketlere karşı çok avantajlı bir konuma sahip zaten.
Diğer yandan, Rus Lukoil şirketinin Sicilya Adası'ndaki ISAB rafineri kompleksindeki hissesini iki ay kadar önce yüzde 80'e çıkardığını, bu şirketin fazla dikkat çekmeden Avrupa rafinaj kapasitesinin önemli bir bölümünü kontrol eder duruma geldiğini de burada hatırlatalım. Bütün bu gelişmelere son günlerde Rus doğalgaz devi Gazprom'un 3 Rus şirketiyle birlikte Yunanistan'ın satışa çıkan devlet gaz ulaştırma şirketi olan DEPA'yı ele geçirmek için başlattığı hamleyi de eklemek gerekiyor. DEPA ve yan şirketi DESFA Rus şirketlerinin Yunanistan enerji sektöründeki başlı hedefi sayılır; zira DESFA Gazprom'un Güney Akım Doğalgaz Projesi'ndeki belirlenen Yunan ortağı. DESFA aynı zamanda Türkiye-Yunanistan-İtalya Enterkonektörü'nde İtalyan Edison ile de ortak durumda. DEPA ve DESFA'nın iç enerji alanındaki konumlarına ek olarak milletlerarası rolleri de Rus şirketlerini cezbeden önemli bir stratejik husus elbette. Rus şirketleri DEPA ve DESFA'yı ele geçirerek bu rolleri kendi başlarına ve kendi istek ve planlarına göre belirlemek arzusundalar.
DEPA aynı zamanda Güneydoğu Avrupa'nın tek sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminali olan Attika'daki Revithoussa terminalinin de sahibi. Terminali işleten DESFA ile birlikte LNG konusunda çok önemli bir şirket. Cezayir ve Katar LNG'sini işleyen terminalin yıllık kapasitesi 5 milyar metreküp civarında bulunuyor. Bunun da Rus şirketlerinin eline geçmesi Rusya bakımından çok önemli bir avantaja sahip olmak anlamına gelecektir elbette. Haberlerde ve bazı yazılarda gözüme çarpan Rus şirketlerinin Avrupa enerji sektörüne yönelik son hamleleri aşağı yukarı bu istikamette sayılır. Bu konuda muhtemelen başka Rus hamleleri elbette söz konusu. Bu arada Gazprom'un Kıbrıs Rum Kesimi ile de gaz konusunda işbirliği arayışı içinde olduğunu da hatırlatalım.
Rusya, enerji şirketleri vasıtasıyla yaşanan son ekonomik krizden de faydalanarak Avrupa'daki ekonomik ağırlığını ve nüfuzunu giderek artırıyor. Yakın zamana kadar kıtaya sadece gaz ve petrol satmakla yetinen Rusya artık bu alanlarda Avrupalı şirketleri ele geçirerek dağıtım, tedarik, işleme ve rafinaj işlerine de girmeye başlıyor ve böylece kıtanın enerji geleceği üzerinde söz sahibi olma yolunda hızla ilerliyor.
Bu gelişme şüphesiz ekonomik olduğu kadar stratejik bir gelişme olarak da görülmelidir.