Doğu Akdeniz, Rusya ve Kıbrıs Rum Kesimi
Doğu Akdeniz’de bir süredir önemli bir hareketlilik yaşanıyor. Sebebi de Suriye’deki kimyasal silahlar ve bunların nakli ve imhasına dönük deniz faaliyetleri.
Bu çerçevede çok sayıda ülkeye ait gemiler bu bölgede bulunuyor. Rusya, ABD, Danimarka, Norveç ve Çin gemileri.
Bu gemilerin birlikte hareket etmeleri sonucu 560 tonluk ilk parti kimyasal silah malzemesi 7 Ocak günü Lazkiye’den Danimarka bandıralı Ark Futura kargo gemisine yüklenmiş ve Rus Petr Velikii güdümlü füze destroyeri ve Çin Yangçeng firkateyninin eskort ve koruması eşliğinde imha edilmek üzere yola çıkmıştı. Bu korumaya aynı zamanda Norveç’in Helge Ingstad firkateyni ile Danimarka’nın Esbern Snare destek gemileri de katılmışlardı.
Çoğumuzun pek haberdar olmadığı kimyasal silahlar konusu işte böyle yürüyor. Faaliyetler de Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin (GKRK) bu gemilere sağladığı liman kolaylıkları ile gerçekleşiyor. Ancak, bu konu şimdiden birçok zorlukla karşılaşmış bulunuyor. Böyle giderse nihai hedef olan toptan nakil ve imhanın öngörülen takvimi aşacağı, bunun da Esed rejimine zaman kazandırmaya devam edeceği anlaşılıyor. Büyük devletler bu konuda rejimle işbirliği yapmak zorunda oldukları için bu da şüphesiz rejimin işine geliyor.
Diğer yandan, Rusya bu konuda önemli bir rol yüklenmiş bulunurken aynı zamanda bu konuda kendi stratejik plan ve hesaplarını ilerletmeyi de ihmal etmiyor, çıkan fırsatı iyi değerlendirmeye çalışıyor. Bu vesile ve fırsatla Doğu Akdeniz’deki deniz gücünü kalıcı bir hale getirmeye gayret ediyor.
Esasen, Rus donanması özellikle Suriye meselesinin ortaya çıkmasından bu yana Akdeniz’e çok önem vermeye başlamış, buraya hem çok sayıda gemi konuşlandırmış hem de tatbikatlar yapmıştı. Bunların temel amacı da elbette Suriye rejimine desteğini göstermek ve muhtemel bir askerî müdahaleyi caydırmaktı.
Rusya, bunların da ötesine geçerek önceki yıl Akdeniz’de daimi olarak bulunacak ve görev yapacak bir filo tesis edeceğini, bunun da ağırlıklı olarak Karadeniz Filosu’ndan yapılacak aktarma ve destekle hayata geçirileceğini resmen açıklamıştı. Bu çerçevede, muhtemelen bu yıl teslim alınacak 36 kadar yeni savaş gemisinin önce Karadeniz, daha sonra da Akdeniz Filosu’na devredileceği söylenebilir. Böylece bu filo önümüzdeki yıllarda hem sayı hem de kalite bakımından daha güçlü ve etkin olacak, bölgedeki diğer donanmaların muhtemel hareketlerine karşı denge ve caydırıcı güç haline gelecek.
Esasen bugünlerde Rusya’nın Akdeniz’de 10’un üzerinde savaş ve destek gemisi var. Bunların bir bölümü İspanya açıklarında önemli bir deniz-hava tatbikatı icra ediyorlar. Ayrıca, bu arada Rusya ve Çin savaş gemileri 4 günden bu yana Akdeniz’de ortak bir tatbikat da yürütüyor. Rusya Savunma Bakanlığı bu tatbikatın amacını “İki ülke savaş gemileri arasında Doğu Akdeniz’de koordinasyon ve operasyonel uyum seviyesini artırmak” olarak tarif ediyor. Bu tatbikat şüphesiz bölge stratejik dengeleri bakımından oldukça anlamlı sayılır. Artık Çin de Doğu Akdeniz’de boy gösteriyor kısacası.
Diğer yandan, Rusya bölgedeki deniz gücünü artırma stratejisine paralel olarak aynı zamanda bölgede kalıcı deniz ve hava üsleri arayışı içinde de. Nitekim, bu konuda gözüne GKRK liman ve havaalanlarını kestirmiş görünüyor. Bu çerçevede son haberlere göre Rum yönetimi Paphos yakınlarındaki Andreas Papandreou Hava Üssü ile Limasol Limanı’nı Rusya’ya kullandırma yönünde taslak anlaşma hazırlamış ve bunu onaylamış bulunuyor. Haberlere göre, taslak ilk elde insanî amaçlar ve acil durumları göz önüne alıyor. Bunların ötesinde başka durumlar, şartlar söz konusu mu, bilmiyoruz. Varsa bunları öğrenmek elbette gerekiyor. Sonuçta, GKRK’nın attığı askerî adımlar bizi de şüphesiz ilgilendiriyor. Zira Doğu Akdeniz ve buradaki her türlü askerî hareket, hamle ve faaliyetler Türkiye’nin genel stratejik çıkarları ile doğrudan bağlantılı. Gelişen Rusya-Rum Kesimi ilişkilerinin de yakından izlenmesi gerekiyor velhasıl.